Odaya giren kıvırcık saçlı ile ayağa kalkmaya yeltendi Minho. Peter hemen büyük adımlarla yanına varıp omuzlarından baskı yaparak geri oturttu yatağa. "Kalkma kediciğim, dinlenmen lazım." Minho titreyen bacaklarından ayakta duramadığı için itiraz etmeyerek oturdu ve Peter'ın da yanına oturmasını izledi.
"Kararımı verdim." Peter meraklı gözlerle bekledi Minho'nun cevabını. Heyecanını gizlemeye çalışıyor, ancak parıldayan gözleri onu ele veriyordu.
Hemen yanında oturduğu Minho'nun ellerini, kendi ellerinin içerisine aldı. Minho soğuk tenini ısıtan ellerle yutkundu. Kararını söylemek için derin bir nefes alıp verdi. Bu kararından geri dönüş yapamazdı. Tekrar düşündü kararının doğruluğunu. Fakat evet, istiyordu. Emindi kararından.
"Seninle mühürlenmeyi istiyorum. Eşin ol-" Minho'nun cümlesini yarıda bırakan şey, bedenine büyük bir sevinçle sarılan kollardı.
"Tanrım, doğru kararı vereceğini biliyordum!" Peter küçük bir çocuğun heyecanıyla konuşurken kolları arasında ki bedene daha sıkı sarıldı.
Minho beklemediği sarılma karşısında dona kalırken bir süre karşılık veremedi. Daha sonra şaşkınlıktan irileşen gözleri eski halini almaya, kolları ağır çekimden yukarı kalkmaya başladı. En sonunda titreyen ellerinin kıvırcık saçlı villianın sırtıyla birleştiğinde sarmaladı onu. Peter, sevdiği adamın sarılmasına karşılık alabildiği için gülümsemesini bastıramadı.
Peter sevdiği adamın kolları arasında saatlerce kalmak istese de, geri çekildi. Minho'ya olan hasretliği ne yaparsa yapsın geçmeyecek türdendi. Ona olan sevgisi, tüm bu ormanı yok edecek türdendi. Onun hasretliği de, sevgisi de eşi benzeri olmayan bir şeydi.
"Kararından pişman olmayacaksın." Peter'ın kendinden son derece emin olarak kurduğu cümleyle aklına gelen kişiyle başını yere eğdi Minho.
"Kararından pişman olmayacaksın Minho..." Evlenirken Jisung'un kurduğu cümleyi hatırlamasıyla gözleri doldu Minho'nun. Jisung ona pişman olmayacağını söylemişti ancak olmuştu.
Tekrar aynı şeyleri yaşamak istemiyordu.
Peter onun dolan gözlerine bir anlam veremez iken, Minho'nun çenesinden tutarak kendine bakmasını sağladı. Aklına gelen ihtimalle elini yavaşça ayırdı çenesinden. Minho istemiyordu bu evliliği. Yan yana olmalarına katlanamıyordu, ondan ölesiye nefret ediyordu. Peter'ın düşünceleriydi bunlar.
Yatakta biraz geriye kayarak, Minho'yu rahatsız etmemek için ondan az da olsa uzaklaşmasına neden olacak kadar canını yakan düşünceleriydi bunlar...
Minho kendisinden uzaklaşan bedenle dolan gözlerini elinin tersiyle sildi, Peter'ın düşüncelerinin aksine ondan ölesiye nefret etmiyordu veya rahatsız olmuyordu. O sadece tekrar kalbinin kırılmasını istemiyordu. Minho yalnızca sevilmek istiyordu. Karşısındaki bu villian tarafından değerli hissettirilmek istiyordu.
"Merak etme, mühürlenip tekrar güçlendiğin zaman yanında durmayacağım. Kalmayacağım seninle. İyileştiğin zaman gideceğim." Minho, Peter'ın ona bakmadan ve sert bir ses tonuyla söylediklerine karşılık birkaç dakika cevap veremedi.
Aklındakini söyleyip söylememek arasında kaldı Minho. En sonunda söylemekte karar kılıp, kendinden uzaklaşmış bedene doğru yatakta kayarak yaklaştı. "Kal." Peter'ın yerdeki bakışları ona döndü.
"Ne?" Çatılı olan kaşları daha da çatıldı Peter'ın.
Minho zaten bedenleri yakınken yüzüne yaklaştı onun. Yüzleri dip dibe iken birisinin duymasından korkarmış gibi kısık bir ses tonuyla konuştu. "Kal benimle, gitme bir yere." Omuzlarına silkti. Karşısındaki bedenin şaşkınlıkla kalkan kaşlarını önemsemedi, kendisi dediklerine daha şaşkındı!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Power and War// Hyunın
RandomO ormandı, ormanın ta kendisiydi. Canlılara hayat verip yaşamalarını sağlardı. Ben ise cehennemin, ateşin ta kendisiydim. Verilen hayatları intikam ateşimde yakıp kül ederdim. Ama kaderdir ya, iki zıt ruhlarımız birbirine bağlıydı. Mpreg!