18

390 64 24
                                    

Kapanan bilincinin açılmasıyla kendini boşlukta hissetmesi bir oldu. Bedenindeki yoğun suyu hissederken belki de boğulabileceğini düşündü Jeongin. Gözlerini açmak istiyor ancak parmağını dahi kıpırdatamayacak şekilde kaskatı kesilmişti bedeni.

Derin olmayan nehir suyu Jeongin'in bedenini içine çekerken derinleşmişti. Su, bedenini bir baloncuğun içine almış, onu sarmalıyordu. Vücudunu esir almış olan sudan dolayı zar zor aldığı nefesler, sırtının pütürlü zeminle buluşmasıyla sonlanmıştı. Artık daha rahat nefes alırken gözlerini açmaya çalıştı.

Su, onun bedenini ıslak toprağın üzerine bırakarak geriye çekildi. Yere yayılarak toprağın içine sızan su, yağan yağmurun suyuyla karışmıştı. Jeongin yüzüne gelen yağmur damlaları ile yağmurun toprakla buluşarak ortaya çıkarttığı kokusu burnuna ulaşırken göz kapaklarını yavaşça açtı.

Sırt üstü yattığı zeminde göz kapaklarına gelen yağmur damlaları ile kaşlarını çatarak gözlerini kırpıştırdı. Ikınmaya benzer bir ses çıkartarak uzandığı yerde doğruldu. Saatler sonra uykudan kalkmış gibi mayışıktı zihni ve bedeni. Islanmış bedenini daha da ıslatan yağmur suyu, birazda olsa açılmasına neden olurken etrafta gezdirdi gözlerini.

En son nehirde olduğunu hatırlar iken, gri bulutlarla kaplanmış olan gökyüzü ile yağmurlu bu yerde neresi oluyordu? Jeongin panikle tamamen ayağa kalktı. Ayağa kalkmasıyla, nehir suyundan dolayı ıslanan kıyafetleri ve saçları kuru bir hâl alırken, Jeongin bunu fark edemeyecek kadar paniklemişti.

"Burasıda neresi böyle...?" Olduğu yerde kendi etrafında dönerek, sık ve canlı ağaçların dizildiği ormanda gözlerini gezdirdi.

"Hyunjin! Changbin!" Jeongin umutsuzca ileri adımlarken seslendi boş ormana. "Baba nerdesiniz!?" Nereye gideceğini bile bilmediği ormanda, sesi kendisine geri dönüyordu. Yağmur şiddetleniyordu şiddetlenmesine ama Jeongin'i görmezden geliyormuş gibi onun bedenine değmeden toprakla buluşuyordu.

Jeongin yeni fark ettiği şeyle garipçe üzerine baktı önce, ardından onu görmezden gelen yağmura karşı gökyüzüne doğru baktı. Bu gariplik ile kaşlarını hafifçe çattı. Arkasındaki çalılıklardan gelen hışırtılarla oraya döndü. Yeteneğini kullanmak için pozisyon almıştı ancak duyduğu sesle kaşlarını kaldırdı.

"Burada yeteneğini kullanabileceğini düşünmek çok aptalca." Beş - altı yaşlarındaki küçük bir çocuğun konuşması gibiydi, çalılıkların arkasından gelen ses. Sonrasında da tatlı bir kıkırtı.

Orta boylardaki çalılıkların arkasında her ne varsa, yeşilliklerin üzerinde beliren turuncu, ucu beyaz renkte olan kabarık kuyruğa bakılırsa bunun hayvan olduğu pek âlâ ortadaydı. Jeongin kaşlarını tamamen çatarak, yeşilliklerin arkasından sadece kıvrımlı, sağa sola ağır hareketlerle sallanan kuyruğu gözüken hayvana doğru yavaşça adımladı.

Fazla uzun olmayan kuyruğundan yavru olduğu anlaşılıyordu.

Gözlerinin önündeki kuyruğun ortadan kaybolmasıyla duraksadı. Tam ileriye, kuyruğun ortadan kaybolduğu yere gidecekken ayak bileğindeki beklemediği baskıyla ufak bir çığlık atarak geriye sendeledi. Kollarını refleksle yüzüne gelecek şekilde tutmuştu.

Her hangi bir tehlike olmadığını anladığında -yinede tetikteydi- emin olamayarak temkinlice indirdi yüzünden. Karşısında görmeyi beklediği şey, aslında tamda şuan küçük patileriyle ayak bileğine tutunarak tırmanmaya çalışıyordu.

Jeongin bakışlarını aşağıya indirdi ve karşılaştığı manzarayla gözlerini kırpıştırdı şaşkınlıkla. Orta boylardaki yavru, çenesinin altından başlayarak göbeğine kadar ulaşan ve kuyruğunun ucundaki beyazlık harici kabarık postu turuncu renkte iken, iri gözlerini Jeongin'e dikmiş, merakla sallanan küçük kuyruğuyla ona bakıyordu tilkicik.

Power and War// HyunınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin