1- I knew I loved you at first sight.

447 31 58
                                    

☆ ★ ☆

Gözlerine inanamadı büyük oğlan, hiçbir zaman bu kadar şanslı olabileceğini düşünmemişti hayatı boyunca. Resmen oradaydı. Bir kere bile olsa konuşabilmek için haftalarca uğraştığı, uzaktan izlerken bile şikayet etmediği ve tatilinin son zamanlarını uğruna harcadığı çocuk orada, önünde oturuyordu. Göz göze geldiler ve gülümsedi onca zamandır uzaktan bakmakla yetindiği küçüğünün gözlerine.

Derin bir nefes alıp adımlamaya başladı Minho, Jisung'un oturduğu koltuğa doğru. Tam karşısındaki küçük minderli tekli koltuğa oturdu. Resmen gökte aradığını yerde bulmuştu. Mutluluktan çığlık atmak istedi. Aslında birçok kez konuşmak istemişti onunla fakat çekingen yapısı buna izin vermemişti bir türlü. Onu tanımak, onunla yakın olmak istiyordu. Hislerine bir ad verememişti henüz büyük olan. Gün içinde sürekli onun hakkında düşünmesi normal miydi? Gece yatmadan önce bile düşündüğü son şey haline gelmişti bu sevimli oğlan. Hayatında ilk defa hissettiği bu hislerle kafası karışsa da duygularının onu ele geçirmesine izin verdi Minho, çünkü hiç de kötü hissettirmiyordu bu duygular. Akşam olana kadar saatleri, dakikaları ve hatta saniyeleri sayardı. Onu gördüğünde gününün tamamlandığını hissediyordu. Onu görmeye gitmediği günler yarım hissederdi kendini. Rahatça uyuyamazdı. Her gece kafasını yumuşak yastığına koyduğunda aynı şeyleri sorardı kendi kendine. 'Acaba kedileri sever mi? En sevdiği renk nedir? Sütlü kahveden mi hoşlanır yoksa sek mi içer kahvesini? Kaç yaşında? Neden birden görmeye başladım onu? Acaba uzun zamandır burada mı yaşıyor? Beni farkediyor mu?' ve daha niceleri...

Sonunda cesaretini toplayıp konuşmak için dudaklarını araladı.

"Merhaba." Dedi ve utangaçca gülümsedi iri gözlü çocuğa doğru. İşte her şey daha yeni başlıyordu Minho için. Jisung ise karşısında oturan ve birkaç ay önce kısa bir sohbette bulunduğu bu sevimli çocuğun aslında hayatının aşkı olduğundan bihaberdi...

☆ ★ ☆

2 buçuk ay önce, Ağustos.

Kapıdan çıkmadan son bir kez içeriye doğru seslendi Jisung. "Ben çıkıyorum Binnie eğer eve gelirken getirmemi istediğin bir şey olursa mesaj at."

Oturduğu koltuktan doğrulup kapıya doğru koşar adımlarla yürüdü Changbin. "Hey!" diye seslendi ve kaşlarını çatıp kollarını göğsünde birleştirdi. "Ne zamandır bana sarılmadan işe gitmeye başladın Han Jisung hm?" dedi sitemle. Küçük olan gülümsedi ve ukalaca cevap verdi büyüğüne. "Aslında tam olarak bugün çünkü işe başlayalı henüz iki gün oluyor." Jisung'a doğru ilerleyip şişkin kollarıyla kucakladı onu Changbin. "O zaman bundan sonra veda etmeden gidemeyeceğini öğrenmiş oldun ufaklık." dedi ve son bir kez sıkıca sarıp bıraktı küçük olanı. Küçük bir kıkırtı bırakıp cevapladı Jisung. "Biraz daha beni burada tutarsan istediğin kucaklaşmayı benim yerime patronum sana verecek Hyung çünkü geç kalmak üzereyim." dedi alayla. Küçük bir kahkaha attı Changbin. "Dikkatli ol Jis." deyip başını okşadı ve gitmesine izin verdi Jisung'un.

Kulaklıklarını takıp yola koyuldu Jisung. Şimdi koşması gerekiyordu çünkü gerçekten geç kalmak üzereydi, neredeyse işe başladığı ilk günden kovulmayı kim isterdi ki? Jisung  7/24 açık olan bir markette yarı zamanlı çalışmaya başlayalı 2 gün oluyordu henüz. Hâlâ yolda giderken hangi sokaklardan sapması gerektiğini unutuyordu çünkü buraya taşınalı 1-2 haftayı yeni doldurmuştu. Aslında Changbin birçok kez anlatmıştı ve göstermişti ona nereden nereye nasıl gidilmesi gerektiğini ama unutup duruyordu işte.

Changbin'le bebekliğinden beri tanışıyordu Jisung, beraber büyümüşlerdi. Hiç ayrılmamışlardı birbirlerinden, ne olursa olsun yaptıkları her şeyi beraber yaparlardı. Liseden beri hayalleri aynıydı. İkili birlikte bir eve çıkmak istiyordu. Changbin Jisung'dan 2 yaş büyük olduğu için Jisung'dan erken davranıp istedikleri evi tutmuş ve hayallerinin üniversitesini kazanıp Seul'e yerleşmişti. Jisung ise 2 yıl içerisinde elinden gelen her şeyi yapmış ve hayallerini gerçekleştirmek için çok çabalamıştı. Tabii çabaları boşuna gitmemişti. 2 yıl sonra o da Changbin'e yetişmiş ve üniversite sınavını istediği gibi sonuçlandırmayı başarmıştı. Changbin'in yanına yerleşmişti çok geçmeden. Şimdi kira, fatura ve ev ihtiyaçları gibi şeylerde Changbin'e destek olması gerekiyordu. Changbin bu zamana kadar kendi kendine idare edebilmeyi başarmıştı fakat kendinden başka birinin ihtiyaçlarını gidermesi onu zorlardı. O da Jisung gibi yarı zamanlı bir yerde işe girmişti Seul'e yerleştiğinde. Aslında Jisung'un ailesi ona gerektiği maddi katkıyı sağlayabilirdi fakat oğullarını her zaman sorumluluklarına bağlı biri olarak yetiştirdikleri ve artık yetişkin olan Jisung'un kendi kendine bakmayı öğrenmesi gerektiğini düşündükleri için kendi başının çaresine kendisinin bakmasını istediler. Jisung şikayetçi değildi tabii, sonuçta yıllardır hayalini kurduğu üniversitede okuyacaktı ve sonunda dünyada en çok değer verdiği insanla birlikte beraber hayalini kurdukları evde yaşamaya başlamıştı. Kısacası Jisung'dan mutlusu olamazdı.

Starry Eyes★ -Minsung-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin