13- Wish that i could reach right out and touch you.

94 13 7
                                    

☆ ★ ☆

"Merhaba...Minho?" Jisung, hâlâ şaşkınlığını atlatamadığından öylece karşısındaki oğlanın suratını inceliyordu. Felix, ortamın garipleştiğini hissedip Jisung'u dürttü hafifçe. Jisung ise sorun yok anlamında başını salladı sarışına doğru.

Minho, adımı hatırlıyor diye çığlık atmamak için resmen ıkınırken; Jisung'un yüzüne dalıp gitmişti çoktan. "Ah şey...Evet. Merhaba." ikinci kez 'merhaba' dediğinin farkında bile değildi. Kulakları çınlıyor, etraf bulanıklaşıyordu sanki. Aynı üniversitede mi okuyorlardı yani şimdi?! Böyle bir şeyin olasılığı var mıydı ki?

"Siz ikiniz tanışıyor musunuz?" şaşkınlığını belli ederek sordu Changbin. Jisung ise aniden gelen soruyla aklına gelen ilk şeyi söyledi.

"Evet, şey...Okulun ortak kantininde tanışmıştık." gözlerini Minho'nun gözlerine sabitleyerek konuştu sevimli oğlan.

Minho, neden Jisung'un yalan söylediğine anlam veremedi. Biraz bozulmuştu ama yine de bozuntuya vermeyip "Evet, çok olmadı." dedi. Aslında Jisung, paniklediğinden falan dememişti bunu. Zaten paniklemesini gerektirecek bir durum da yoktu ortada. Sadece açıklamaya üşenmişti. Ne diyecekti? 'Yazın çalıştığım markete her gün geldiği için tanıyorum.' falan mı?

Changbin, 'anladım' nidaları çıkarıp Minho'nun yanında getirdiği arkadaşıyla ilgilenmeye başladı.

Felix, bir şeyler olduğunu sezmişti. Gerçi sarışın oğlanın dikkati, salonun içinde durmadan gezinen Changbin yüzünden dağılıp duruyordu. Gözleri, durmadan bir ikiliye bir de Changbin'e bakmaya çalışıyordu.

Jungwoo, bu sırada çoktan kendini koltuklardan birine atmış, Changbin'le sohbet etmeye başlamıştı. Kolayca alışırdı yeni girdiği ortamlara.

Minho ve Jisung, öylece birbirlerine bakarlarken yeniden duyulan zil sesiyle gözlerini birbirlerinden aldılar. Diğer kişiler de yavaş yavaş gelmeye başlıyorlardı. Minho, aniden kulaklarına hücum eden kanı bastırmaya çalışırken Jisung; sadece şaşkınlıkla olduğu yerde donup kalmıştı. Tam bu sırada Felix, yeniden odağını arkadaşına vererek Jisung'u dürttü. Jisung, dokunmasıyla beraber Felix'e bakıp 'ne oldu?' manasında kafasını salladı. Kaş göz yapıyordu sarışın oğlan, Jisung hemen anlamıştı tabii arkadaşının meraklandığını. Felix, bir saniye bile sabırlı olamazdı.

"Sonra." dedi Jisung, Felix'in ne dediğini anlayacağı bir ses tonuyla. Felix de pek takılmamış, önüne dönmüştü.

Changbin, gelenlerle ilgileniyor, Minho; Jisung'a bakmamak için elinden geleni yapıyor, Jungwoo; yeni tanıştığı Seungmin'le konuşuyor ve Felix de telefonuyla uğraşıyordu. Jeongin ise olduğu yerde oturmuş, Minho'yla Jisung'un birbirlerine olan bakışlarını çözmeye çalışıyordu. Normal değildi sanki. Aralarında garip bir şeyler var gibi gözüküyordu. Bir türlü çözemedi Jeongin, ikilinin davranışlarını. Aslında Jisung, o kadar da garip değildi ama Minho'yu kim görse panik olduğunu anlayabilirdi.

Minho, kaçamak bakışlarını küçüğüne yollarken Jisung; istemeden de olsa üzerindeki bakışları hissedip Minho'ya çeviriyordu bakışlarını. Göz göze geliyorlar, daha sonra aynı hızda bakışlarını çekiyorlardı. Minho'nun kalbi, çoktan kanat çırpmaya başlamıştı. Zaten Jisung'la aynı evde, aynı odada, karşı karşıya olduğu için gergindi. Bir de üstüne bu kadar göz teması ona hiç yardımcı olmuyordu.

Biraz süre geçtikten sonra son gelecek olanlar da gelmişti ve artık ev biraz gürültülü bir hale bürünmeye başlamıştı. Changbin, herkesin gelmesiyle beraber salona şöyle bir göz gezdirip oturduğu yerden kalktı. Üstünü silkeledi ve konuşmaya başladı.

Starry Eyes★ -Minsung-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin