5- You're all I want, all I love.

116 15 55
                                    

☆ ★ ☆

Minho duyduğu sesle afallayıp birkaç saniye donakaldı. Ne yapacağını şaşırdı o an. Sesini ilk defa duyuyordu, adını bile bilmediği oğlanın. Sesinin ne kadar güzel ve huzur verici bir tonda olduğunu düşünüyordu. Rüyasında duyduğu sesten bile daha güzeldi bu sevimli çocuğun sesi. En az onun kadar zarifti.

Jisung birkaç saniye ayaklarının dibinde oturan ve hiçbir ses çıkarmadan öylece duran adama baktı. Ne yapacağını bilemez bir şekilde kafasını kaşıdı ve son çare olarak bir kez daha seslendi genç adama doğru.

"Şey, iyi misiniz?" dedi tekrar sorarken ve uzattığı elini çekmeyerek.

Minho ise tekrar duyduğu sesle irkildi ve bir süreliğine daldığı hayal aleminden çıktı. Ne yapacaktı şimdi? Yüzüne bakması imkansızdı. Utancından yerin dibine girmek isterken bir de gözlerinin içine nasıl bakabilirdi ki?

Kafasını biraz kaldırdığında oğlanın yardım için uzattığı elini gördü. Vücudundaki tüm ısı bir anda yanaklarına ve kulaklarına hücum etti. Elini tuttuğunu düşündüğünde bile bayılacak gibi hissediyordu. Öylece uzanıp tutamazdı elini. Her ne kadar tutmayı çok istese de, yapamazdı.

En sonunda harekete geçmeye karar verip oğlanın uzattığı elinden destek almadan ayaklandı. Daha sonra boğazını temizledi ve cevap verdi küçüğüne.

"İyiyim, sorun yok." dedi ve arkasına bile bakmadan hızlıca salonun çıkışına doğru koşar adımlarla yürümeye başladı. Resmen kaçıyordu.

Jisung ise yüzünü bile göremediği oğlanın arkasından garip garip bakmakla meşguldü. Bakakalmıştı. Sahi, az önce ne olmuştu? Ne olduğunu kavrayabilmek için birkaç saniye öylece durdu.

Felix ise bir süre arkadaşı gibi, yapılı görünen adamın arkasından baktıktan sonra konuşmak için dudaklarını araladı.

"İnsanlar ne kadar kaba olmaya başlamış. Sanki tehdit ettik! Resmen kaçtı adam." dedi ve Jisung'un koluna girdi. Hayatta en katlanamadığı insan tipiydi kaba insanlar. Ona göre, herkesin birbirine karşı nazik ve saygılı olması gerekirdi.

Jisung ise gülerek kolunun altına aldı arkadaşını. Hafifçe Felix'in ensesinin arkasından sardığı koluyla, arkadaşının minik kafasını sıkıştırdı yavaşça.

"Çok tatlısın Lixie." dedi, diğer eliyle Felix'in yanağını sıkarken. Sarışın olan ise Jisung'a bakıp gülümsedi, sonra bir anda tekrar çattı kaşlarını.

"Haksız mıyım Sungie~" diyerek mızmızlandı. "Haklısın, haklısın tabii." dedi Jisung yüz ifadesini ciddi tutmaya çalışırken. Gülmemek için zor duruyordu kendini sarışın çocuğun sevimliliği karşısında.

Salonda bir tek birbirlerinin kaldıklarını farkettiklerinde, tekrardan kol kola girerek salonun çıkışına doğru yol aldı ikili.

Minho, kendini salondan dışarı attığı gibi arkadaşını kolundan yakaladı ve çekiştirerek çıkışa doğru, tabiri caizse sürüklemeye başladı.

"Hey!" diyerek neler olduğunu anlamadan bir yandan sürüklenirken sinirli bir şekilde konuşmaya başladı uzun olan. "Neler oluyor Minho? Sanki biri bizi kovalıyormuş gibi davranıyorsun." dedi ve ekledi; "Ayrıca beni koşturma lütfen, kıyafetlerim kırışacak! Bu kadar pürüzsüz ve düz gözüksünler diye ne kadar uğraştım haberin var mı-" derken lafı kesildi Minho'nun tok çıkan ses tonuyla.

"Kapa çeneni." deyip susmuştu Minho.

Hyunjin arkadaşına garip bakışlar atarken aklından geçenleri kelimelere dökmeye karar verdi. "Bugün çok garip davranıyorsun." dedi ve Minho'nun tepkisini ölçmek istercesine baktı arkadaşına.

Starry Eyes★ -Minsung-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin