15- Giving you all my love.

90 13 41
                                    

☆ ★ ☆

"Hayır Jisung, aptal bir gezi için o kadar para vermeyeceğim. Çok istiyorsan kendin gidebilirsin." bulaşıkları yıkarken aynı zamanda Jisung'a bağırmakla meşguldü Changbin.

Ofladı Jisung. Kendini arkasındaki yumuşak koltuğa bıraktı ve seslendi büyüğüne karşılık vermek için. "Ama Changbin! Sen gelmezsen kimle gideceğim, hem ben seninle gitmeyi çok istiyorum! Lütfen, lütfen, lütfen!"

"Hayır dedim değil mi Jisungie? Ayrıca ortaokul veletleri miyiz biz, hâlâ on yaşındaymışız gibi okul gezilerine katılalım?"

"Bunun yaşla bir alakası yok ki. Of Changbin, sen de iyice yaşlı bunak olmuşsun! Biz lisedeyken herkesi eğlendiren sendin. Şu haline bir bak, yaşlı bakım maaşını bağlar yakında devlet." olduğu koltukta iyice küçüldü ve yanaklarını şişirdi Jisung. Elbette onunla gelecek birçok insan vardı ama o Changbin'i istiyordu işte. Herkes bir Changbin edemezdi kolay kolay.

Bu kadar inat ve Jisung'un ısrarlarının sebebi: üniversitelerinin gelenek haline gelmiş, her yıl öğrencilerini götürdükleri bir kışlık tatil yeriydi. Changbin ilk senesinde gitmişti ve ona göre abartılacak bir etkinlik değildi Jisung'un istediği kadar. Bu yüzden bir daha gitmek istemiyordu ve kararlıydı da gitmeme konusunda. Jisung'un bu kadar heveslenmesini anlıyordu, o da ilk senesinde sevimli arkadaşından farksızdı çünkü.

"Lütfen daha fazla ısrar etme, kapris sevmem biliyorsun."

"Büyükannem gibi konuşuyorsun."

"Jisung!"

Gözlerini devirdi küçük olan, oturduğu koltukta doğruldu ve telefonunu eline aldı. "İyi! Ben de başkalarıyla giderim o zaman. Sakın bir daha benden bir şey isteme Changbin Hyung." bastıra bastıra söylemişti 'Hyung' kelimesini.

Telefonunda öylece gezinirken, aklına gelen isimle heyecanlı heyecanlı telefonunun rehber kısmına girdi Jisung. Bölümden arkadaşları vardı ya! Gördüğü ilk isimle beraber eli arama tuşuna gitti.

Seungmin.

"Seungmin! Geziye gidiyor musun?" uzatmaya gerek olmadığına karar verip telefon açıldığı anda atıldı Jisung. Karşı taraftan ufak bir kıkırtı aldı karşılığında. Seungmin, onun bu heyecanlı haline gülmeden edemedi.

"Gelmiyorum desem ayıp olacak sanki? Birileri çok hevesli duruyor." dalga geçiyordu onunla.

"Soruma cevap alamadım."

"Geliyorum."

Olduğu yerde tepinmemek için kendini zor tutuyordu Jisung. Belki Changbin değildi ama en azından yalnız gitmeyecekti. Mutluluğunu gizlemeden konuştu. "İyi ki varsın Seung!!" birkaç öpücük attı ekrana doğru.

"Cuma görüşürüz o zaman?" telefonu kapatmadan önce son bir kez sordu Seungmin.

"Görüşürüz~" gülümseyip telefonu kapattı Jisung.

Bulaşıkları yıkamayı bırakmış, Changbin'in yanına gelmişti şimdi. Elindeki telefonu masanın üzerine bırakıp büyüğüne doğru ilerledi. Yanına geldiğinde sırıttı ve yanağını bir eliyle kıstırdı Changbin'in.

"N'oldu? Bak, hemen yerine birisini buldum. Çok ararsın beni Binnie." göz kırptı. "Seungmin'le ayrı eve mi çıksam n'apsam..." şeytani bir şekilde gözlerini kısmış ve ufak ufak sırıtarak bakıyordu ondan yapılı olan oğlanın suratına.

"Oldu, istersen ben çıkayım o yerleşsin buraya."

"O da mantıklıymış bak. İyi fikir." dalga geçiyordu Jisung, Changbin'le. İnsanlarla uğraşmak hoşuna gidiyordu. "Neyse yaşlı adam, ben valiz hazırlamaya gidiyorum. Genç aktiviteleri bunlar, sen anlayamayabilirsin."

Starry Eyes★ -Minsung-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin