3- When you go away, I still see you.

141 22 47
                                    

☆ ★ ☆

Tam kapının tutma koluna uzanmıştı ki, kendini garip hissetti Minho. Sanki bir şeyler olması gerektiği gibi değildi, yanlıştı.

Bütün hevesi ve heyecanı bedenini terketti. 'Ne yapıyorum ben?' diye geçirdi içinden. Neden gelmişti buraya? Çok saçmaydı. Kendine sinirlendi. Geldiği yoldan geri dönerek evine doğru yürümeye başladı.

☆ ★ ☆

Marketin kapısı açıldı ve içeri biri girdi. Jisung yine tüm odağını işine vermişken, sapsarı saçları ve sanki güzel yüzüne özenle serpiştirilmişcesine çilleri olan sevimli çocuğu farketmesi imkansızdı.

Jisung'a bakıp kıkırdadı çilli oğlan. Daha sonra eline satılan dergilerden birini alıp kasanın önüne doğru yürüdü. Hâlâ onu farketmeyen Jisung ile kahkaha atmamak için kendini zor tutarken komuşmaya başladı. "Pardon, bu derginin fiyatını öğrenebilir miyim?"

Jisung yaptığı işi bırakıp kafasını hafifçe kaldırarak konuşmaya başladı. "Ah tabii, o dergi son basım bir dergi yani fiyatı-" derken sözü kesildi ve ona doğru bakıp otuz iki diş sırıtan çocuğun suratına bir süre baktıktan sonra hemen oturduğu yerden kalkıp kasanın yanından ayrılarak çilli oğlanın yanına geldi. Gözlerine inanamıyordu, o gerçek miydi?

"Felix! İnanamıyorum şaka olmalı, gerçekten sen misin?" derken gözleri doldu Jisung'un. Sarışın olan beklemeden ona cevap verip boynuna atladı. "Tabii ki benim şapşal." dedi ve ağlamaya başladı.

Jisung ve Felix 2 sene önce bir bilgisayar oyunu oynarken tanışmışlardı. Aslında pek de hoş bir tanışma olmamıştı ikisi için de. Bir maçta tesadüf olarak aynı takıma düşmüşlerdi. Felix oyun oynarken çok ciddi ve sinirli olduğu için, yaptığı en ufak bir hatada Jisung'a bağırıp çağırıyordu. O gün çok fazla tartışsalar da takımları oyunda 1. olmayı başarabilmişti. O günden sonra yaptıkları her maçta takım olmaya başladılar ve zaman ilerledikçe oyun haricinde de konuşmaya başlamışlardı. Gün geçtikçe yakın olmuştu ikili. Felix günlük hayatında kimseye anlatamadığı çoğu şeyi Jisung'a anlatır olmuştu. İkilinin tek sorunu farklı şehirlerde oturmalarıydı. Bu yüzden gerçek hayatta görüşmeleri üniversiteye geçene kadar imkansızdı. Jisung, Felix'e üniversiteyi okumak için Seul'e geleceğini haber verdiğinde Felix havalara uçmuştu mutluluktan. İkisi de sene içerisinde üniversite sınavının stresi yüzünden çok vakit ayıramamışlardı birbirlerine. Jisung yaz başında Seul'e taşındığında ise hemen görüşememişlerdi çünkü Felix her yaz ailesi ile beraber büyüklerini ziyarete giderdi başka bir şehire.

Şimdi ise buradaydı, yakında yeni üniversite yılı başlayacaktı bu yüzden evine geri dönmüştü ailesiyle birlikte. Jisung'a Seul'e geri döndüğüne dair bir şey söylememişti sevimli arkadaşına sürpriz yapmak istediği için. Changbin sayesinde çalıştığı marketin yerini öğrenmişti ve işte şimdi burada, tam karşısındaydı. Bu onların ilk yüz yüze görüşmesiydi, bu yüzden ikisi de bir anda duygulanıp ağlamaya başlamışlardı.

"Aptal, neden geleceğini söylemedin. Bir şeyler hazırlayabilirdim senin için, ilk buluşmamız bu kadar sade olmamalıydı." dedi Jisung burnunu çekerken. "Ayrıca burada çalıştığımı nereden öğrendin, yoksa sapık falan mısın?"

"Gerçekte de en az sanalda olduğu kadar aptalmışsın Sungie." dedi sarışın oğlan gülerken, ardından ekledi; "Sence nereden öğrenmiş olabilirim?"

"Changbin." deyip göz yaşlarını silmeye çalıştı Jisung. Sonra arkadaşından uzaklaştı ve kendine ufak bir tokat attı aniden. Felix anlamaz gözleriyle Jisung'u izlerken konuşmaya başladı.

"Çalışmak sana yaramamış sanırım Sungie." dedi ve kahkaha attı.

"Rüyada mıyım diye test etmek istedim."

Starry Eyes★ -Minsung-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin