7- Starry eyes forever shall be mine.

105 13 35
                                    

☆ ★ ☆

İki hafta olmuştu. Minho, bu iki hafta boyunca neredeyse her gün Jisung'u ziyarete -daha doğrusu gözetlemeye- gitmişti çalıştığı markete. Her geçen gün daha da kapılıyordu sevimli oğlana. Onun o sevimli suratını uzaktan uzaktan izlerken ve çalışırken sürekli çaktırmadan ona baktığı için oğlanın her bir hareketini ezberlemişti adeta.

Minho çok üzülüyordu. Yakında yeni üniversite yılı başlayacaktı ve henüz Jisung'la en ufak bir muhabbetleri olmamıştı. Yakın olmak istiyordu onunla. O kadar yakın olmak istiyordu ki, artık uzaktan izlemek ona yeterli gelmiyordu. Geçen gün kasada aldıklarını öderken az kalsın o şişkin yanaklarına dokunacaktı küçüğünün. Gerçekten de bu sevimli oğlan Minho'nun ayarlarıyla oynuyordu, onu hiç olmadığı ve asla olacağını düşünmediği bir insana dönüştürmüştü birkaç haftada.

Minho, Hyunjin'i evine davet etmişti yeniden. Birkaç haftadır çok sık olmaya başlamıştı Hyunjin'in ziyaretleri. Tabii ki Minho'nun annesinin gözünden kaçmıyordunu durum. Minho normalde çok misafirperver bir tavır sunmazdı arkadaşlarına karşı. Zaten öyle çok arkadaşı da olmadığı için olanları eve çağırmaktansa, dışarıda görüşmeyi tercih ederdi genelde.

Tabii Hyunjin için durumlar farklıydı çünkü Minho, Jisung'a dair hissettiği ve yaşadığı her şeyi -gördüğü rüyalar hariç- Hyunjin'e anlatıyordu iki haftadır. Hyunjin her seferinde gülmemek için zor tutuyordu kendini. Minho'yu daha önce hiç böyle görmemişti. Jisung'la ilgili bir şeyler anlatırken çok heyecanlanıyordu arkadaşı. Utanmasa yatağın üstüne çıkıp zıplayacak kadar çok hevesli anlatıyordu. Hyunjin cidden şaşkındı. Herkesin hayranlıkla baktığı, belki de okudukları üniversitede onlarca kişinin hayallerini süsleyen Lee Minho; resmen uzaktan izlediği bir sincapla 2 saniyeliğine göz göze geldiği için çıldırıyordu. Ergen genç kızlar gibi Jisung'la yaşadığı en ufak bir etkileşimi, sanki gidip ona 'senden hoşlanıyorum.' demiş veya gidip onu öpmüş gibi anlatıyordu Hyunjin'e. Beden dilini de kontrol edemiyordu doğal olarak. Jisung'dan bahsederken sürekli bir bacağı sallanıyor, yanakları ve kulakları al al oluyordu. Üstelik arkadaşıyla göz teması bile kuramıyordu.

İkili, yine şu sıralar sık sık olduğu gibi Jisung hakkında bir muhabbete dalmışken Hyunjin dayanamayıp konuşmaya başladı.

"Hyung, bu iş böyle olmaz biliyorsun değil mi?" dedi ve bakışlarını kaçırdı Hyunjin çekingence. Buna karşılık olarak Minho'nun kaşları çatıldı, neyden bahsettiğini anlamamıştı arkadaşının.

"Neyden bahsediyorsun?" diye sordu anlamamış bir şekilde.

"Hyung bak.. Kızma ama cidden zaman kaybediyorsun. Ya başka biri varsa ondan hoşlanan? Ya o başka birinden hoşlanmaya başlarsa? Yani harekete geçmelisin diyorum. Üzgünüm fakat uzaktan izlemekle onu kendine bağlayamazsın, belki de seni farketmiyordur bile..."

Hyunjin'in dedikleriyle birlikte Minho adeta beyninden vurulmuşa dönmüştü. Farklı ihtimalleri düşünmek bile istemiyordu. Ona kendisinden başka dokunan, onu kendisinden başka öpen biri olacağını kabullenemezdi, üstelik daha bunların hiçbirini kendisi yapamamışken. Arkadaşının haklı olduğunu biliyordu fakat ne yapabilirdi ki? Birden Jisumg'un yanına gidip 'Merhaba senden çok hoşlanıyorum, tanışalım mı?' falan mı diyecekti? Ayrıca hayatı boyunca hiçbir zaman birine karşı bu tarzda bir ilgi duymadığı için ilgi beslediği birine karşı nasıl davranılması gerektiğini ya da nelerden bahsetmesi gerektiğini falan da bilmiyordu. Minho hayatı boyunca hiçkimse ile doğru düzgün flörtleşmemişti bile. Romantizm ve ilişkiler konusunda tamamen bir kütükten farksızdı. Hatta belki bir kütük bile bu konuda ondan daha iyi olabilirdi. O sadece ona gelen istekleri reddetmeyi biliyordu. Kimseyle duygusal bir bağı olmamıştı.

Starry Eyes★ -Minsung-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin