2- Lying in my bed that night.

160 26 56
                                    

☆ ★ ☆

Vardiyasını başarılı bir şekilde tamamlayan Jisung esneyerek gözlerini ovuşturdu. Saat 12 buçuğa yaklaşırken, içeri giren vardiya arkadaşıyla anladı çalışması gereken sürenin sona erdiğini. Uykulu bir şekilde gülümseyip kasayı arkadaşına teslim etti ve evine gitmek üzere marketten çıktı.

Eve girdiğinde ise salondan gelen horlama sesiyle yüzünü ekşitti küçük oğlan. Anlaşılan Changbin yine bir şeyler izlerken uyuyakalmıştı salonda. Buraya taşındığından beri eve ne zaman geç bir saatte gelse bu görüntüye ve Changbin'in horlama seslerine maruz kalırdı. Aklından bunları geçirirken, neredeyse her gece olduğu gibi Changbin'in odasından bir battaniye alıp üzerini örttü büyük olanın.

Bununla beraber Changbin uyanıp gözlerini kırpıştırdı hızlıca. Üzerinden bir anda attığı battaniyeyle Jisung çığlık attı.

"Hyung, kaç kere söyledim şöyle ani hareketler yapma diye. Ödümü koparttın yine." diye söylendi küçük olan. Changbin ise bu sırada yattığı koltuktan doğrulup söylenmeye başladı. "Asıl ben kaç kere dedim gece uyurken üzerime bir şey örtme diye Jis. Farkında mısın bilmiyorum ama hâlâ Ağustos ayındayız." Bunun üzerine gözlerini devirdi Jisung. "Sabaha karşı soğuk oluyor Hyung, iyiliğini düşünüyorum ben senin." dedikten sonra kollarını göğsünde birleştirdi. Changbin ise gülümsedi küçüğünün bu sevimli sitemine karşı. Sonra Jisung'un üzerindeki kıyafetlere şöyle bir göz gezdirip konuşmaya başladı. "Saat geç olmuştur Jis, hâlâ üzerini değiştirmemişsin. Değiştir de uyu artık, yorulmuşsundur." Jisung başını aşağı yukarı sallayarak onayladı büyüğünü. Sonrasında ise odasına gidip ev kıyafetlerini geçirdi üzerine.

Yaklaşık 1 saat kadar Changbin'le salonda oturup sohbet ettikten sonra iyice uykusu gelen Jisung, daha fazla gözlerine işkence etmek istemediğine karar vererek odasına geçti ve kendini yumuşak yatağına bırakıp gözlerini kapattı.

☆ ★ ☆

"Seni seviyorum." dedi küçük oğlan ve gözlerini öptü büyüğünün, ardından yüzünü avuçlarının içine alıp küçük dudaklarını Minho'nun dudağının kenarına bastırdı usulca. Büyük olan ise kolları arasındaki ufak bedeni sıkıca sardı ve kendine hapsetti. Saçlarını okşadı usulca, sonra tüy kadar hafif bir öpücük bıraktı saçlarının arasına. "Benim kadar sevemezsin." dedi küçüğüne karşılık olarak. Bu kelimelerle kollarının arasındaki sevimli çocuk iyice sokuldu Minho'ya doğru. Sonra konuşmaya başladı. "Daha adımı bile bilmiyorsun." Kaşlarını çattı Minho, böyle bir şeyin ihtimali var mıydı? Kıkırdadı küçüğüne karşılık olarak. "Saçmalama, tabii ki biliyorum. Senin adın..." Duraksadı ve kaşlarını çattı iyice, bir türlü aklına gelmiyordu küçüğünün adı. "Senin adın..." Kollarının arasında doğrulup dik bir pozisyon aldı sevimli çocuk. Sonra fısıldadı Minho'nun kulağına doğru. "Benim adım..." Sonrası bulanıktı.

Gece yatmadan önce perdeleri kapatmayı unuttuğu için gözüne yansıyan rahatsız edici güneş ışığıyla uyandı Minho. Yatağında doğrularak oturdu ve birkaç saniye boş boş etrafını inceledi sabah mahmurluğuyla. Ardından gözünün önüne gelen görüntülerle gözlerini kocaman açıp tek elini ağzının üzerine kapattı şokla.

"Hayır hayır hayır... Bu kadarı fazla olmaya başladı artık."

Gece gördüğü rüyayı hatırladığında neye uğradığını şaşırmıştı. Gözlerini kapatıp uykuya daldığında bile peşini bırakmamıştı dün akşam gördüğü sevimli kasiyer. Ne olmuştu birkaç dakikada, neden onu bir türlü aklından çıkaramıyordu? Bu soruların cevaplarını kendisi de veremedi.

Kalkıp yatağını düzenledi ve bir şeyler yemek üzere mutfağa doğru ilerledi küçük adımlarıyla, hâlâ tam olarak uyanamamıştı. Zaten kafası yeterince karışık değilmiş gibi şu rüya mevzusu vardı şimdi bir de düşünmesi gerektiği.

Starry Eyes★ -Minsung-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin