21- I've got a love for you I just can't escape.

85 15 46
                                    

☆ ★ ☆

Suratında hissettiği ağırlık ile gözlerini aralamaya çalıştı Jisung. Ne var ki gözlerini açar açmaz gözünü kaşındıran sarı tüyler yüzünden yüzünü buruşturmuştu.

"Fıstık!" dedi sesinin tonu yeni uyandığını belli ederken. Daha sonra ufak yavruyu yüzünden alıp yavaşça havaya doğru kaldırdı.

"Bak Fındık'a, nasıl da uslu uslu yatıyor yerinde. Biraz örnek al kardeşini." elleri arasında çırpınan ufak kedinin burnunu öpüp yavaşça yere indirdi Fıstık'ı.

Gözlerini ovuşturdu, sonbahar güneşinin soğuk sarı rengine baktı yarım aralık perdeden. Sonra saate bakmak için yanındaki komidinin üzerindeki telefonuna uzandı. Saat neredeyse dokuza gelmişti. Normalde uyandığı saate göre geçti aslında ama bugün cumartesi olduğu için gitmesi gereken herhangi bir ders olmadığından rahat davranabilirdi. Daha fazla uyuyamayacağına kanaat getirdiğinde yavaşça kalktı yatağından.

Terliklerini giymiş, ufak adımlarla salona doğru ilerlemişti Minho'yu görebilmek için. Seungmin'in evinin tek kişinin yaşayacağı bir yere göre zaten anormal büyüklük ve uzunluktaki koridoru salona varana kadar dünyanın en uzun yolu gibi gelmişti ona. Karnına kramplar giriyor, dün geceden anılar aklına doluştukça yerinde duramayacak gibi oluyordu.

Sonunda salona vardığında bir elini kapının pervazına yaslamıştı yavaşça. Kafasını içeri doğru uzattığında tarif edilemez bir heyecan kaplamıştı içini. Minho'nun onu görmesini istemiyordu, hazır hissetmiyordu kendisini karşısına çıkmak için ama bir yanı da yanıp tutuşuyordu onu görebilmek adına.

Gözleri dün gece Minho'nun yatması için hazırladığı koltuğu bulduğunda kaşları çatıldı şaşkınlıkla. Ne Minho vardı ne de yapmış olduğu yataktan bir eser. Koltuk eski hâline dönmüştü. Sabah erkenden çıkıp gitmiş miydi yani?

Tam diğer odalara bakmak için oradan ayrılıyordu ki, belinde hissettiği el ile neye uğradığını şaşırdı Jisung. Arkasından sessizce gelen Minho, hızlı bir hareketle sevimli oğlanı kendine doğru çevirip duvarla arasına aldı onu. Jisung ise bir anda ne yapacağını bilememiş, ellerini büyüğünün şişkin göğüslerine yerleştirmişti.

"Birini mi arıyordun?" dedi uykusu muhteşem görünümünden azıcık bile çalmamış olan Minho. Sabahın bu saatinde bile yüzü parlıyordu. Zaten hassas olan Jisung'un kalbini acımasızca paralıyordu.

Boğazını temizleyip gözlerini kaçırdı Jisung, yakalanmış olmanın verdiği utançla karşısındakinin gözlerine bakamıyordu. Gözleri; Minho'nun dağınık saçlarında, bir yanına konmuş yapılı kolunda ve çıkıntılı köprücük kemiklerinde gezerken aklı zaten beline destek veren Minho'nun diğer elinden başka bir şey düşünemez hâldeydi.

"Şey... Fıstık'ı odada göremedim de, buraya mı geldi acaba diye bakıyordum." dedi yalan söylemekte usta (!) olan Jisung.

Minho ise sırıtıp elinin altındaki oğlanın güzelliğini süzdü. Yeni uyandığında kusursuz görünen bir kendisi değildi anlaşılan.

"Az önce baktım aslında odaya. Koyun koyuna uyuyorlardı, sen görmemişsin herhalde." şu an Minho'nun aldığı keyfi başka hiçbir şey veremezdi ona.

"Ay, öyle mi?" yeni uyandığı için hafif şişik olan alt dudağını ısırdı Jisung. Bakışlarını sonunda büyüğünün gözlerine çıkardı ve konuşmaya devam etti. "Dalgınlık var üzerimde herhalde." gülümsemeye çalıştı gergince.

"Hm, neden ki acaba? Aklını kurcalayan bir şeyler mi var ki?" hafifçe Jisung'a doğru yaklaştı Minho. Tutuşu sıkılaşmıştı.

Daha da yakınlaşmalarıyla Minho'nun şekilli dudakları girmişti Jisung'un güzel gözlerinin kadrajına.

Starry Eyes★ -Minsung-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin