11- He's got so much in his heart.

97 12 7
                                    

☆ ★ ☆

"Olmuş mu? Yoksa değiştireyim mi? Ya Binnie Hyung! Bir şey söylesene!"

Evet, klasik sabah krizleri. Changbin'in çoktan alışmış olduğu sabah bağırmaları başlamıştı yine. İstikrarlıydı ya, bir sabah bile üstüne ilk giydiği şeyle çıkamaz; onun yerine dolabındaki tüm kıyafetleri deneyip Changbin'e bağırır çağırırdı büyüğünün onayını almak için.

Changbin, yaslandığı kapıdan odanın içerisine girerken derin bir nefes aldı. Kendi hazırlanalı 1 saati geçmişti bile çoktan. Fakat bu velet yüzünden neredeyse geç kalacaklardı.

"Olmuş Ji-Ji'm, çok güzelsin. Geç kalacaksın ama. Ben de aynı şekilde. Çıkalım hadi." olabildiğince ikna edici bir dille konuşmuştu Changbin. Yani en azından denedi.

Yanaklarını şişirdi sevimli oğlan. "Yalan söylüyorsun, hiç yakışmadı. Gelmiyorum ben bugün ya, bensiz git." yatağına bıraktı kendini.

Changbin artık çileden çıkmak üzereydi. "Güzelim, madem dediğimi önemsemeyeceksin, ne diye bana soruyorsun? Ayrıca ben geç kalmak istemiyorum. Bu denediğin sekizinci kombin Jisung."

"Olsun ne acelemiz var, hem daha Lix bile gelmedi." dedi Jisung, tam da o an zil çalmıştı. İyi civciv lafın üstüne gelir.

"Bana bak, kapıyı açmaya gidiyorum. Geldiğimde hazır olmazsan yemin ederim Felix'i alır sensiz giderim. Kapiş?" göz kırptı ve işaret parmağını küçüğünün çenesine hafifçe vurdu Changbin.

Jisung ise yüzüncü kez yapmıyormuşçasına yanaklarını şişirdi ve başıyla onayladı Changbin'i.

Aslında Jisung'un hazırlanması hep uzun sürerdi. Ama bugün ekstra özeniyordu kendine. Neredeyse 3 saattir hazırlanıyordu güzel oğlan. Nereye böyle? Derseniz, bugün; Jisung'un tüm yaz açılmasını beklediği üniversitesi açılıyordu. Heyecanı yüzünden eli ayağına dolaşmıştı ve erken uyanmanın da etkisiyle dünyanın en zor sabahını geçiriyordu. Sonuçta her gün ilk defa üniversiteye gitmiyordu ya? Bu yüzden hazırlanması çok uzun sürmüştü ve hatta hâlâ hazırlanamamıştı. Mükemmel gözükmek istiyordu, sanki bunun için ekstra çabalaması gerekiyormuş gibi. Yine de bilirsiniz, ilk izlenim çoğu şeyin temelini oluşturur. İşte tam da bu yüzden, Jisung; herkesin üzerindeki ilk izleniminin kusursuz olmasını istiyordu.

Son olarak dudağına çok abartı olmayan, şeftali pembesi bir dudak tinti sürdü. Dudaklarının kuru ve renksiz gözükmesi, dünyada en haz etmediği şey olduğu için tintin üzerine de nemlendiricisini sürmeyi ihmal etmedi alımlı oğlan.

Son kez odasındaki boy aynasına baktı ve koşarak salondaki ikilinin yanına ulaştı.

Felix, Jisung'u görür görmez ağzı açık kalmış; bir süre öylece bakmıştı kusurdan yoksun arkadaşına.

"Su gibisin." diyebildi arkadaşının güzelliğine, sanki kendisi çok farklıymışçasına.

Anında yanakları allandı Jisung'un. "Aptal." deyip omzuna vurdu Felix'in. "Kendine bak asıl."

Changbin ise bu sırada, ikilinin güzelliğine dalmıştı. Biri en yakın arkadaşı, diğeri ise... Sahi, Felix onun nesi oluyordu tam olarak? Gözleri, güzel oğlanın yüzünde kaçıncı turunu attığını sayamazken düşündü.

"Ben mi daha güzelim yoksa Jisung mu Hyung?" şımarık gülümsemelerinden birini takındı Felix. Changbin'in ilgisi hoşuna gidiyordu. Güzelce bir bakış atmayı da unutmadı.

Starry Eyes★ -Minsung-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin