14- Think you're just my type.

100 13 28
                                    

☆ ★ ☆

"Bak Hyung, eğer bu anlattıkların hayal ürünü falansa çok fena bozuşuruz."

Sakin kalmaya çalışarak nefes aldı Minho. "Aptal mısın? Elli kere onaylattırdın." saymamıştı tabii ama en az on kere sorduğuna emindi Hyunjin'in.

Ellerinden biriyle boynunu tutup ağzını kocaman açarak Minho'ya baktı Hyunjin. "Yani şimdi sen bana diyorsun ki aşık olduğum çocuk üniversitede öylesine tanıştığım sonra da beni evine çağırınca itiraz etmeden gittiğim birinin ev arkadaşıymış." duraksadı Hyunjin. Hayatında kurduğu en uzun cümle bu olabilirdi. "Öyle mi?"

Minho, hemen kızarıp bozardı 'aşık olduğum çocuk' cümlesi ile beraber. "Sürekli aşk deyip durma." gözlerini kaçırdı ve devam etti. "Ayrıca hemen kabul edip koşarak gitmedim herhalde. Jungwoo gitmeyi çok istedi. Alt dönemleri tanımak mı istiyormuş neymiş. Öyle bir şeyler dedi işte." elindeki büyük kahve bardağını dudaklarına götürdü.

"Hyung! Siz birbirinizin kaderisiniz bence. Yani zaten senin aşık olman şaşırmama fazlasıyla yetiyordu ama şimdi bu... Şaka gibi!" o da aynı şekilde kahvesinden bir yudum aldı. "Kahretsin ya! Kkami'nin aşı günü olmasaydı Jungwoo yerinde ben olabilirdim." dudaklarını büzdü Hyunjin.

Gülümsedi Minho. "İyi ki gelmedin. Benden daha çok belli ederdin sen salak gibi."

"Neyi Hyung?" elbette sorunun cevabını çok iyi biliyordu Hyunjin. Canı eğlenmek istiyordu anlaşılan.

Bakışlarını kupasına indirdi Minho anında. "Şeyi işte." gözlerini Hyunjin'in gözlerine bakmaktan kaçırırken büyük çaba sarfediyordu.

"Anlayamadım ama." kıkırdadı Hyunjin. Melek yüzlü bir şeytandı.

Yanaklarını şişirip ofladı Minho. İlla dillendirmesi mi gerekiyordu yani? "Sen tam bir şeytansın biliyorsun değil mi?" kafasına vurdu Hyunjin'in.

Anında kafasını tuttu uzun saçlı olan bir eliyle. "Ah! Sen de öküzsün! Kütük kafa! Jisung'a anlatayım da kaçsın senden." kafasını ovuştururken söylenmeye devam etti Hyunjin. Minho canını yakmayacak bir şekilde vurmuştu tabii ama söz konusu Hyunjin'di.

"Bundan sonra ne olacak peki?" Minho'dan gelen ani soruyla şaşırdı Hyunjin. "Ciddi ciddi tavsiye istiyorsun yani?"

"Her düşünceni sesli söyleme!" bir anda çıkıştı Minho.

"Tamam be kızma." kıkırdadı Hyunjin. "Hmm... Hyung, aklıma hiçbir şey gelmiyor ama artık işimiz kolay. Aynı üniversitede okuyormuşsunuz işte!"

"Evet de ne okuduğu bölümü biliyorum ne fakültesini."

"Sen aptalsın. O kadar süre beraber yoldaydınız ve bir-iki kelime bile konuşmadın mı yani Jisung'la." elindeki kupayı yavaşça komidinin üzerine bıraktı ve ona doğru koşan Kkami'nin kucağına çıkmasına izin verdi Hyunjin.

"Düzgün konuş velet. Ayrıca benim bir suçum yok." aklına gelen anlarla ağzı kulaklarına değercesine gülümsedi Minho. "Yol boyu uyudu. N'apayım uyandırıp ne okuduğunu mu sorsaydım?" bir bakıma haklıydı Minho. Jisung'u uyandıramazdı. Hele bir de uyurken öylesine kusursuz görünürken asla uyandıramazdı.

"Buldum!" çok da yüksek olmayan bir tonda bağırdı Hyunjin. "Şu Changbin miydi neydi, ondan numarasını alsana Jisung'un!"

Bunun üzerine alaycı bir şekilde güldü Minho. "Bir de her şeyi anlatayım istersen, tam olsun."

"Abartma Hyung! Alt tarafı bir numara isteyeceksin. Hem unuttun mu? Bizim bahanemiz var." göz kırptı Hyunjin. "Ceketin Jisung'da!"

"Olabilir ama öyle apar topar ceketimi istesem ayıp olmaz mı? Acelesi yok sonuçta yani."

Starry Eyes★ -Minsung-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin