18-Touch me with a kiss, feel me on your lips.

106 13 70
                                    

☆ ★ ☆

"Minho...Hyung?" Minho belki de şu an beklediği son insan olabilirdi Jisung'un.

Hızlı bir şekilde süzdü Jisung, Minho'yu. Haksızlıktı ama. O şu an pijamalarıyla, ev hâlindeydi. Karşısındakinin bu kadar güzel olması tamamen haksızlıktı. Minho, muhtemelen artık havaların iyice soğumaya başlamasından dolayı giymiş olduğu montunu koluna asmış; üzerindeki dar uzun kollu tişörtü ve altındaki kot pantolonuyla gerçekten nefes kesici gözüküyordu. Siyah boya ise saçlarıyla iyice bütünleşmişti ve ilk boyadıkları günkinden bile daha hoş duruyordu. Sanki gün geçtikçe daha da çekici oluyordu Minho olabilirmiş gibi.

"İçeri gelebilir miyim?" gözlerini birkaç kere kırpıştırdı Minho, Jisung'un onu baştan aşağı süzmesine daha fazla dayanamayarak. Jisung'u görecek diye birazcık özenmişti sadece, fazla mı abartıydı acaba?

Jisung da pijamasının altının lastiklerini yukarı doğru çekerken gözlerini kaçırıp konuştu. "Gel." geri çekilmişti Minho'nun içeri girmesi için.

Minho da dediği gibi yapıp içeri adımladı botlarını çıkarıp, dışarıda feci yağmur yağıyordu.

Montunu girişteki askıya asıp şemsiyesini kapının yanına koyduktan sonra Jisung'a döndü. "Pijamayı değiştirmişsin bakıyorum." sırıttı Minho alımlı oğlanın üzerinde hızlıca gözlerini gezdirirken. Kedili pijamalarıyla dalga geçiyordu oğlanın. Kedili pijamanın nesi vardı ki?

Jisung da kendini tutmadan gülmüştü ama sonra aklına doluşan geceyle gülüşü utanca evrilmişti.

"Yakışmış, kedileri severim." yanından geçerken büyüleyici bir şekilde gülümsedi Minho, Jisung'a.

Jisung da utançla Minho'nun arkasından ittirdi. "Sus da içeri geç." yanaklarını göstermek istemiyordu Minho'ya. Muhtemelen pespembe olmuşlardı şimdi.

Kısa bir sürede içeri geçtikten sonra Seungmin'in büyük koltuklarından birine oturmuşlardı yan yana. Öylece birbirlerine baktılar bir süre.

"Şey, bir şey ister misin?"

Aslında istediği tek şey karşısındaki sincabın küçük kalbiydi ama işte her şey öyle pat diye söylenmiyordu ne yazık ki.

"Yok, almayayım bir şey. Zaten çok uzun kalmam." kararlı bir şekilde konuşmuştu Minho.

"Harbiden, sen nasıl buldun burayı ya da burada kaldığımı nereden öğrendin? Ayrıca ne için geldin-"

"Daha ne kadar hiçbir şey olmamış gibi davranıyoruz Jisung?" kesin bir şekilde lafını kesmişti Minho küçüğünün. Artık bu konunun geçiştirilmesine tahammülü yoktu.

Boğazını temizlemişti Jisung panikle. "N'oldu ki?" yalanlan gülmeye çalıştı Jisung gergince. Gerildiğini herkes anlardı, duygularını asla gizleyemiyordu alımlı oğlan.

Minho, Jisung'a üstten bir bakış attı bununla beraber. Madem Jisung aptal ayağına yatıyordu, o zaman Minho da tam tersini yapıp üzerine gidecekti. Utanç gibi duygularını arka plana atıp oturduğu yerde Jisung'a iyice yaklaştı. "Jisung..." bir kolunu kaldırıp Jisung'a yaklaştırdı ve elinin işaret ve orta parmağının arkalarını nazikçe küçüğünün dudaklarına dokundurdu. "Ben seni öptüm." aynı zamanda direkt olarak dudaklarına bakıyordu Jisung'un. "Yardımcı olmuştur herhalde hatırlaman için, hm?

Jisung da hızlıca gözlerini kırpıştırıp panikle geri çekti kendini Minho'nun etkisinden çıkabildiğinde. "Ha şey... Şu konu.." lafı ağzında geveleyip duruyordu sevimli oğlan.

Jisung hâlâ bir şeyler demeye çalışırken Minho'nun aciz kalbi az önce yaptığı şeyden dolayı durmak nedir bilmiyordu.

Duruşunu dikleştirdi Jisung, kaçacak yeri kalmamıştı anlaşılan. "Bak Minho, tamam; evet, bir şey ya da.. Bilmiyorum, her neyse olmuş olabilir ama sence de çok fazla abartmıyor musun? Tüm bir hafta boyunca kampüste beni kovalıyordun?"

Starry Eyes★ -Minsung-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin