Seslerimiz yayında duyulmuştu.
Hoseok bunu söylemek için aramıştı ama her şey için çok geçti. Şimdi ise Taehyung'un hesabına girmiş, son postuna ve DM'lerine yazılan 'Arkadaşlar birbirinin tadını bilmez!' yazılarını okuyordum. Kendi hesabıma girmeye ise çok korkuyordum.
Taehyung odaya girdikten sonra hemen yayını kapatmış ve tekrar yanıma gelip sorun olmadığını, kimsenin bir şey anlayamayacağını veya daha fazla yayılmayacağını söylemişti ancak insanlar aldıkları ekran görüntülerini paylaşmaya başlamıştı.
Korkuyordum.
Başıma geleceklerden, insanların düşüncelerinden, sözlerinden, işten atılmaktan, en çok da Taehyung'dan uzak kalmak zorunda kalmaktan korkuyordum. Çünkü eğer biri gelip bana 'Taehyung mu yoksa herkesin her şeyi unutması mı?' dese ben düşünmeden Taehyung'u seçerdim.
"Bir açıklama yazısı paylaşmalı ve bizimle aynı zamanda evde iki arkadaşımızın daha bulunduğunu söylemeliyim. İkna olacak olan pek çok kişi vardır."
Taehyung ortaya böyle bir fikir attığında onu onayladım. Bizi shipleyenler inanmasa da diğer insanlar inanırdı.
"Sevgili olan iki arkadaşın var mı? Onlar da bunu onaylasalar olmaz mı?"
"Olur tabii. Namjoon ve Seokjin'den rica ederiz. Takma kafana."
Yanımda otururken bir elini bana uzattı ve gözümün önüne gelen saçımı şefkatle kulağımın arkasına sıkıştırdı.
"Teşekkür ederim."
Ona sarılmaya yeltendiğimde beni sıkıca kendine çekti.
"Asıl ben özür dilerim. Bana durmamı söylediğinde durmam gerekirdi. Dayanamadım ama..."
Gözlerim dolmuştu. Beni gerçekten seviyordu, bana kıyamıyordu, dayanamıyordu... Şimdiye kadarki tek arkadaşım, artık sadece arkadaşım değildi. Bunun eskisi kadar acıtmadığını, hatta Taehyung'un beni romantik olarak sevmesinin bana iyi geldiğini hissettim.
"Hayır, teşekkür ederim."
Neden teşekkür ettiğimi o anlamasa da ben biliyordum. Beni ta lise yıllarımda kurtardığı için ona teşekkür ediyordum. Hâlâ sarılırken ona bakmadan konuştum, çünkü baksam muhtemelen çok fazla utanırdım. Hatta şimdiden yüzümün yanmaya başladığına emindim.
"Taehyung."
"Hm?"
"Kucağına oturabilir miyim?"
İlk birkaç saniye donup kaldı. Bana sarılırken sırtımı ve kolumu okşayan elleri de durmuştu. Hatta kasıldığını bile hissettim. Sanırım istemiyordu, ben de geri çekilmeye çalıştım. Gözlerine bakamıyordum bile.
"Üzgünüm- üzgünüm sadece düşündüm ki-"
Birden ondan uzaklaşmak için savaş veren beni koltuk altlarımdan tuttu ve tek hamlede zorlanmadan kucağına yan bir şekilde oturttu.
"Sormana gerek yok Jungkook. Benim her şeyim sana ait, kullanmaktan çekinme."
Dedikleriyle alt dudağımı dişledim ve göğsüne yapıştım adeta. Bir elimin altında hızlı kalp atışlarını hissedebiliyordum. Birden saçlarımın arasında hissettiğim burnu ile içim titredi desem yeridir.
"Özür dilerim, teşekkür ederim."
...
Akşam olmuştu ve Namjoon ve Seokjin adındaki arkadaşları da Taehyung'u onaylayan yazılar paylaşmışlardı. Şimdi üzerimdeki baskının biraz azaldığını hissediyordum. Ayrıca hâlâ Taehyung'un rahat kucağında oturuyordum, arada biraz öpüşmek dışında hiç kıpırdamamıştık. Şimdi o da arkaya doğru biraz yaslanmış, gözlerini yummuştu. Ama uyumuyordu, biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
celebrity life, tk
Fanfictionmy boy, only breaks his favorite toys. ¡¡friends to lovers