Jimin ve Yoongi hyung da gelmiş, onlarla da biraz sohbet edip nasıl sevgili olduklarını öğrenmiştik. Onlar da pizzalarını yemişlerdi ve Jimin gelince çekingenliğim biraz geçmişti. Şimdi o bir tarafımda, Taehyung diğer tarafımda oturuyordu ve onlar kendi aralarında konuşurken biz de Jimin ile sakince sohbet ediyorduk. Tabii bu Taehyung elini bacağımın iç kısmına sarana kadardı.
Birden sıcak bastığını hissettiğimde elini oradan çekmeye çalıştım. Temaslarına iki gün içinde beni de alıştırmış, hatta bağımlısı yapmıştı ancak şu an hep beraber salonda otururken utanıyordum.
Jimin hiç önemsemeden gülerek konuşmaya devam etti. Ben de bir süre sonra verdiğim çabadan vazgeçtim ve Jimin'e odaklanmaya çalıştım. Ama ben bunu yapmak için ne kadar uğraşırsam uğraşayım, o her an elini sıkılaştırıyordu. Elini hareket ettirmeye başladığında dudaklarımı birbirine bastırıp arkama yaslandım. Eli biraz daha ileri kaydığında artık inlememek için kendimi tutuyordum. Nasıl böyle umursamaz ve utanmaz olabilirdi?
Sonunda Jimin diğerleri ile sohbete karıştığında Taehyung bana eğilsin diye yakasını biraz çekiştirdim. Yüzünü yüzüme yaklaştırıp ne diyeceğimi beklemeye başladığında birkaç saniyeliğine gözlerim dolgun pembe dudaklarına kaysa da toparlanmaya çalıştım.
"Ya- yapma."
Neyi kastettiğimi anlamamış gibi kaşlarını çattı.
"Bunu."
Elimi, bacağındaki elinin üstüne koyup sıktım.
"Yapma."
Şimdi anlamış olacak ki sırıttı, ancak bu sırıtmada masumluk aramak biraz aptalca olurdu.
"Neden?"
"Yapma Taehyung."
Elini ittirmeye çalışırken utançla kucağıma bir yastık aldım. Gözleri oraya kaydığında sırıttı ve elini geri çekip tekrar arkasına yaslandı, yüzündeki gülümsemeyi soldurmadan sohbete devam etti.
...
"Jungkook, oyun odamda telefonum kalmış, getirir misin?"
Şaşkınca ona baktım çünkü normalde telefonunu asla yanından ayırmazdı. Yine de kalkıp sadece ışıklandırmaların renkli bir şekilde aydınlattığı odaya girdim. Işığı açma gereği duymadan masaya ilerledim ve elimi masada gezdirerek telefonu aramaya başladım. Birkaç saniye sonra arkamdaki kapının kapanma sesini duyduğumda hızla oraya döndüm, ancak kapı kapandığı için içerden ışık gelmiyordu, bu yüzden gelen kişiyi göremiyordum.
Uzun silüet bana yaklaştığında Taehyung olduğunu anladım, çünkü arkadaşlarının arasında en uzun oydu. Tam karşımda durduğunda yüzünü daha net seçebildim, çok ciddi bakıyordu.
"Taehyung, telefonun burda deği-"
Birden ellerini kalçamı yasladığım masaya dayayıp dudaklarıma kapanmasıyla sözüm yarım kaldı. Sanki saatlerdir bunu bekliyormuş gibi bir iştahla iki dudağımı da ağzına çekip emmeye başladı. Omzundan hafifçe ittirdiğimde nefes nefese geri çekildi. Benim de göğsüm hızla inip kalkıyordu. Şu iki gündür neredeyse sürekli öpüşüyorduk ama bir türlü alışamamıştım.
"Taehyung arkadaşların içerde."
"Sikerim onları."
Bir şey dememe izin vermeden tekrar dudaklarıma atıldı ve engel olmamı beklemeden kalçalarımın altından tutup beni bilgisayarlarla, kablolarla ve birkaç tane klavyeyle dolu masaya oturttu. Öyle hırslıydı ki birkaç şeyin birbirine çarpıp devrilmesini umursamadı.
Bu hareketi ile ayaklarım onun iki yanında, bükülü bir şekilde havada kalırken geriye düşmemek için masaya tutundum. O da bir eli masadan destek alırken diğer elini tişörtümden içeri sokmuş, belimi okşuyordu.
Bu anın şoku ile ağzım açılınca dilini hemen yanaklarımın içine sürttü.
"Taehyung, iyi misiniz?"
Kapı tıklatıldı ve Namjoon hyungun sesini duydum. Muhtemelen bir şeylerin devrildiğini duymuşlardı.
"İyiyiz hyung telefonumu arıyoruz git sen."
Derin sesiyle onu gönderdiğinde tekrar bana döndü. Ben ise hâlâ şoku üstümden atabilmiş değildim.
"Taehyung sen ne-"
"Sus ve öpüşelim artık."
Derin bir nefes aldı ve tekrar dudaklarıma eğildi, ama bu sefer daha yavaş ve nazikti hareketleri. Alt dudağımı ağzının içine çektiğinde zaten bana karşı olan temasları sebebiyle etkilenmiş olmam, şu anki durumuma hiç yardımcı olmuyordu. Her şeyi boşverdim ve ben de üst dudağını emmeye başladım.
Bacaklarım havada tuttuğum için ağrımaya başladığında, belinin etrafına doladım. Taehyung biraz daha üstüme eğildiğinde geriye düşüp masaya başımı vurmamak için bir kolumu sıkıca boynuna doladım, diğerini de yanağına koyup okşamaya başladım. O ise ellerini hâlâ aynı yerlerinde tutuyordu.
Memnun mırıltılar çıkararak dilimi emmeye başladığında inlememek için büyük bir savaş veriyordum resmen. Kendini tamamen masaya yasladı ve eli belimden sırtıma doğru çıktı. Dudaklarımdan ıslak bir sesle ayrılıp boynuma doğru eğildiğinde, yanağındaki elimi saçlarına çıkarıp ona yer açmak için başımı yukarı doğru kaldırdım.
"Hmm~ Taehyung..."
O sıcacık dili ile boynumda oyalanırken ensesindeki saçları okşadım, bu hareketim ise onun biraz daha sert davranmasına sebep oldu.
Boğazından garip, hırıltılı bir ses çıktığında tamamen üstüme eğildi ve başımı arkadaki bir şeylere vurmamam için elini arkasına koydu.
Ağzım resmen kocaman açılmış, zevk içinde nefes almaya çalışıyordum ancak ileri gidemeyeceğimizi, bir yerde durmak zorunda olduğumuzu biliyordum. İçerde arkadaşları bizi bekliyordu. Tabii bu Taehyung'un, tişörtümün üzerinden göğüs ucumu ısırması ile değişti.
"Taehyung!"
Saçlarına öyle kuvvetli asıldım ki, bir anlık dişleri vücudumdan ayrılsa da bunu umursamadı ve başını tişörtümün içine soktu.
"Taehyung- Taehyung dur artık- ahh tanrım! Lütfen dur..."
Göğüs ucum, ıslak ve sıcak ağzında yer edinirken nefes nefese inledim, ama dinlemedi. Şapırtı sesleri kulaklarımı doldururken, açılan kapıyı ikimiz de duyamamıştık. Birden gözüme vuran ışıkla gözlerimi kırpıştırıp hızlıca doğrulmaya çalıştım.
"Lan napıyorsunuz?"
Sonunda göğüs ucumu rahat bıraktığında, hissettiğim acı ile derin bir nefes aldım. Tenimin kıpkırmızı olduğuna adım gibi emindim.
"Hyung, ne oldu?"
Taehyung, resmen ön sevişmeye doğru giden o anların ortasında odaya dalan Jin hyung pek de umrunda değilmiş gibi konuştuğunda utançla tişörtümü aşağı çekiştirdim.
ᝰ.ᐟ
SAAT 6 GIBI ATICAKTIM AMA DISARDAYDIM BU YUZDEN UNUTTUM?&?@!!?@!&?@!
ᝰ.ᐟ
ŞİMDİ OKUDUĞUN
celebrity life, tk
Fanfictionmy boy, only breaks his favorite toys. ¡¡friends to lovers