Peki öyleyse bugün okulda Jungkook yerine o baskın omega ile baya samimi göründüğnüzü söylemeliyim. O çocuğa iyi davran Tae. O senin nişanlın. Mühürleneceğin kişi. "
"Anne ne diyorsu? Dedemin haberi var mı?"
"Hayır, ama böyle devam edersen an meselesi. Lütfen kararlarının arkasında dur oğlum."
Başkada bişey dememe izin vermeden annem gitti odadan. Uzunca oflayıp gözlerimi sıkıca yumdum.
...
(Jungkook)
Sabah telefondan gelen sesle irkilerek uyandım.
'Sabah 9.30 da hazır ol. Beraber okula geçicez.'
Erken uyanmışım ama sıkıntı yok. Dün erkenden uyudum bari şimdi bir duş alıyım.
.
Morluklar ve çürükleri kapatan pantalon ve uzun kollu bluz giydim. Hırkamıda üzerime geçirdim. Dün Jimin'den aldığım hırkayıda güzelce katlayıp poşete yerleştirdim.
Kendi çantamida hazırladım.
"Oğlum, erkencisin? Bende seni uyandırmaya gelmiştlim ama sen hazırsın bile."
"Günaydın babannem. Taehyung gelicekmiş, beklemesin."
"Kaç gündür kahvaltısız kaçıyosun. Fark etmedim değil. Yürü masaya yürü."
Babannemin bir deri bir kemik laflarıyla softaya oturdum. Dedemle beraber ufak sohbetlerle yemek yemeğe başladık.
Kısa süre sonra içeri elinde bir buket papatya ile içeri babaanem girdi.
"Oğlum, Taehyung geldi. Çok ısrar ettim ama içeri gelmedi. Bekletme oğlanı kapıda. "
Odadan çantamı aldım ve dedemin ve babanneme ufacık sataşıp kapıya gittim. Bana yine melek maskesini takmış Taehyung karşıladı. Kolunu hafifçe belime doladı ve yanağmı ufacık öptü.
"Çocuklar ne tatlısınız siz öyle, bana gençliğimi hatırlatıyorsunuz."
"Eşimi utandırmayın lütfen babannecim. İyi günler dilerim size, biraz daha oyalanirsak derse gecikicez."
En sonunda siyah lüks aracına bindik ve yola koluyduk. Kafami cama yaslayıp akıp giden yolu izledim.
"Makyaj yapmayı dene, yaralarinda gözükmez böylece. İn, ayrı girişlerden giricez fakülteye."
Hiç bir sey demeyip arabadan indim. Kapıyı hafif sert kapattım ve hizla fakülteye ilerlemeye başladım.
Ama biraz ilerde Jeongin'i genç bir alfa kızla flörtleşiyordu. O günkü tatsız olaylardan sonra adam akıllı konuşamamıştık.
"Jeongin!"
Beni gördüğü gibi kızın yanağından makas aldı ve yanıma gelip sıkıca sarıldı. Beni sinir etsede özlemişim.
Konusa konuşa dersimin olduğu bölüme gelmiştik bile.
"Bugün akşama kadar dersim var, dersim bittiği gibi çiçekçiye gelirim. "
"Sabirsızlıkla bekliyorum."
Saçlarıma ellerini daldırdı ve sevmeye başladı.
"Heyy, saçlarımi bozuyosun."
"Bence böyle daha tatlı."
En sonunda saati hatırladık ve akşam tekrar buluşmaya söz verip derslerimize girdik.
...
Saat dordü geçmiş. Çantamı toparlayıp çıkışa doğru ilerlerken Jimin'in bana seslenmesiyle durdum.
"Jungkook, nasılsın?"
"Teşekkür ederim, daha iyim."
"Buna sevindim, müsayit miydin? Bi yemek yiyebiliriz bence."
"Benim-"
"Eğer ki dışarda rahat edemem dersen evede gecebiliriz. "
Başta reddedip, dirensemde kendimi en sonunda büyük evi incelerken buldum. Açık renk bej koltuklar. Büyük tavan eve çok yakışmıştı ayrıca evin her köşesinde ki yeşil bitkilerde salona ayrı ama çok hoş bir hava katmıştı.
salonu incelerken telefonum titremeye başladı.
"Ağaç oldum resmen beklemekten! Nerdesin sen Jungkook!"
"Ben okuldan çıkalı çok oluyor, ayrıca Jimin'in yanındayım. "
"Ne işin var senin orda? Konum at bana çabuk! "
Biraz daha homurdandı ve telefonu suratıma kapattı. Asabım iyice bozulmaya başladı. Kendimi tutamayıp sinirden gülmeye başladım. En sonunda Jimin'in gelmesiyle kendimi tuttum ve beraber mutfağa geçtik.
Mutfak salona nazaran biraz daha renkliydi ama yinede çok güzel görünüyordu.
Mutfak salona nazaran biraz daha renkli detayları vardı ama şıklığından hiç bir sey kaybetmemişti.
Muthağı incelemeyi bırakip bende yemek için yardıma koyuldum. Jimin başta reddetsede yoğun ısrarıma dayanamayıp kalbul etti.
Ben ocaktaki çorbayla ilgilenirken Jimin de etleri kesiyodu. Ki kapı çaldı, ufak bir bakışmadan sonra Jimin kapıya dogru hızla gitti. Gelen alacaklı gibi çalıyodu ve kapının arkasından yüksek konuşma sesleri geliyodu.
Kaynayan çorbanın altını kapatım ve bende kapiya doğru gittim. Jimin gideli 5 dakika olucak nerdeyse.
"Senin evimde Jungkook'un ne işi olabir? "
"Ne Jungkook'u ne diyorsun sen?"
"Bütün rezidansa rezil olucaz, şu kavgayı içerde devam etseniz? "
"Gerek yok. Bana Jungkook'u çağır, onu alıp gidicez."
Jimin en sonunda elindeki bıçağı gosterdi ve ikiliyi içeri soktu. Yoongi anında Jimin'e sarılırken gözüm istemsiz Taehyung'a kaydı. Oda bakışlarını kaçırdı benden.
"Yoongi iyimisin? Çok solgun görünüyorsun."
"İyim bebeğim. Ufak bir haber aldım, hasteneden."
Bunla birlikte Jimin'in bütün yüz kasları gerildi.
"Misafirler gidince konuşuruz bunu. Sakinleş lütfen."
"Bizim bir faydamız dokunamıycak gibi, gidelim konuşsunlar. "
"Beni istediğin zaman ara lütfen. İyi aksamlar. "
Jimin'e veda bile edemeden Taehyung kolumdan kavradı ve hızla evden çıkardı. Merdivenleri hızli insede ben bacaklarım acıdığı için yavas indim. Dış kapıya geldiğimizdeyse elini belime koydu.
Nefesim teklerken bana gülümsüyordu? Ne tilkiler giçiyor acaba aklından?
"Üst tarafta babam var, bu yüzden hemen gülümse. Ve nisanlınmışım gibi davran. Hadi Jungkook!"
"Gülüyorum zaten illa dokunmalı mıyım? "
"Sık dişini iki dakika. Bende meraklı değilim bu druma."
"Yaklaş biraz daha."
Ya kalp atışlarımı duyarsa?
"Sakın etkilenip, yanlış şeyler düşünme!"
"Neyinden etkilenicem senin?"
Derken beni arabayla arasına aldı ve elini belime sıkıca dolayıp dudağma yapıştı.
🐰🩷🐯
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Everything
Fanfiction"Oğlum düşündünüz mü hiç teklifimizi?" "Evet dedecim biz Jungkook'la evlenmeye karar verdik. " "Ne?!"