Sevgili Gurabiyem,Yine her zaman ki gibi bunalımdayım. Sebepsiz yere moralim bozuluyor, ağlıyorum. Ara sıra sen geliyosun aklıma -gerçi ne zaman gitmiştin ki- daha fazla ağlıyorum. Ne yazmalıyım onu da bilmiyorum. Sadece her zaman olduğu gibi rahatlamaya çalışıyorum. Yoksa burada deli olacağım. Düşüncelerim beni yiyip bitiriyor. Sakin kalmaya çalışıyorum ama o kadar zor ki. Kötü hissettiğim çoğu zaman yazmaya çalışıyorum. Ama genelde orda burda dolaştığım için yazamıyorum. Şuan olduğu gibi uyuyamadığım gecelerde düşüncelerim beni içine çekmesin diye bir kaç şey yazabiliyorum.
Bu arada söylememişim. Gerçekten tam olarak neden yaptığımı bilmiyorum, sanırım kafam pek de yerinde değildi. Seni unutmamak için falan galiba, göğsümün üstüne jiletle 'H' yapmıştım. Senin baş harfin
Han Jisung'un H'si.
Geçecek gibi olduğunda tekrar üstünden geçiyordum. Biliyorum biraz aptalım. Üzüntüden ne yaptığımın farkında değilim.Geçen hafta annem gördü. Tabii kızdı bayağı, bir kaç gün lafını etti, ara sıra tehditler vs. Her zaman olduğu gibi yine anlamadı, anlamak istemedi. Kötü olabileceğimi düşünmek yerine etrafımdaki insanların bana yaptırdığını düşündü. Gerçekten temel ihtiyaçlarımı karşıladıkları için hiçbir sorunum olmadığını düşünüyorlar. Neyse daha fazla bu konuyu uzatmak istemiyorum.
Sana verdiğim sözü yine tutamadım. Kaç gündür kendimi zor tutuyorum ama artık sabredemiyorum. Yine dayanamayıp kendime zarar verdim. Özür dilerim güzelim. Sakinleşmemi sağlayan tek şey bu. Sende biliyorsun. Sen olsan bu kadar yapmazdım, bana çok iyi geliyordun. Neden gittin ki? Anlayamıyorum gerçekten. Sabah akşam düşünüyorum gerçekten neler hissediyordun, aklından neler geçiyordu? Keşke anlayabilsem.
Keşke her gün yanımdaymış gibi davranıp gerçeğe dönünce artık olmadığını hatırlayıp saatlerce ağlamasam. Keşke gelmeyeceğini bile bile diğerlerini reddetmesem. Keşke bu kadar bağlamasaydım. Her gün acı çekmek zorunda kalmasaydım, başkalarını sevebilseydim, başkalarının beni sevebileceğini düşünebilseydim, güvenmekten korkup en azından en yakınlarıma güvenebilseydim. Keşke işte, sadece keşkelerle doluyum.
Sürekli geçmiş pişmanlıkları, gelecek kaygısıyla yaşıyorum her zaman. Anda kalamıyorum. Şuandan da nefret ediyorum. Her şey çok yorucu, etrafımdakiler başımı şişiyor. Sadece yatmak istiyorum, sonsuz bir uykuya dalmak. Ya da herşeyden uzaklaşmak. Etrafım çok kalabalık ama yine yalnızım aslında. O kalabalığın arasında küçüldükçe küçüldüm ve kayboldum, kimse fark etmedi bile. Gerçekten ne kadar umursuyorlarmış gibi görünse de aslında hiç takmıyorlar. Herkesin kendi dertleri varken başkasının dertleriyle uğraşmaz.
Birini kendinden önde tutan biri varsa aptal bir aşıktır sadece. Hiçbir şey olmayacağını bile bile boşa kürek çekenlerdir. Sonucunda sadece kendilerini yıpratırlar. Gerçekten yazık. Hem hayatlarına hem kendilerine zarar. Bunu neden fark edemiyorlar? Belki de farkındadırlar. Zaten başkası kendilerinden daha değerliyse ne kadar yıprandıkları sorun degildir onlar için. Bu durumdan kurtarmak daha da zordur. Asla hayallerinin tersine inanmak istemezler. Çünkü eğer farkına varırsa ne kadar üzüleceklerini biliyorlar. Üzülmemek için daha fazla üzüyorlar kendilerini aslında. Ah bir farkına varsalar! O zaman hayatlarına bakıp kendilerine çok güzel bir gelecek kurabilirler. Umarım bir gün anlarlar. Benim gibi.Sevgilerle, Jisung
ŞİMDİ OKUDUĞUN
317 gün | Minsung
Fanfic☆ Hayatı yolunda gitmeyen, sevgilisi de ondan ayrılınca iyice çöken Jisung, eskiden her şeyini anlattığı sevgilisine bu sefer 317 gün boyunca mektuplar yazarak anlatır. |angst|