Asena'dan
Gözlerimi yeni bir güne açtığımda aklıma hızlıca dün gecenin sahneleri düştü. O kadar keyifli geçmişti ki bir daha ki toplanmayı iple çekiyordum. Sonunda Nurullah ve Yılmaz kimsenin bilmediği bir sebepten kavga edip küstüğünde dağılma saatimizin geldiğini anlamıştık. Dağılmak dediğimde arabalara ayrılıp karargaha dönmekti. Tabii gidişimizin aksine Yılmaz ve Nurullah aynı arabada dönmek istemediğinden Yılmaz ve Osman yer değiştirmişti. Zaten Özgür bizden önce bir arkadaşı ile ayrılmıştı mekandan. Askeriyeye geldiğimiz gibi hepimiz odalarımıza dağılıp uyumuştuk. Yatağımdan ayrıldım ve hızlıca üzerime bir şeyler geçirip odadan çıktım. Muhtemelen kahvaltıyı kaçırmıştım. O yüzden kendime kantinden bir şeyler alacağım için yanıma para aldım.
Kafeteryaya girdiğimde kocaman masayı kaplayan bizimkileri gördüm. Osman ve Nurullah hala küs olduklarını belli etmek amacıyla birbirlerine sırtlarını dönmüşlerdi. Bu halleri o kadar komikti ki. Kendime önce karnımı düşündüğümden tost ve çay aldım ve daha sonra da bizimkilerin yanına geçtim. Oturduğum gibi Nurullah konuşmaya başladı.
"Asena neyli o tost?" Bu soruya anlam veremesem de belki canı çekmiştir diye "Kaşar ketçap." dedim.
"Aaaa eski dostumun orada ne işi var?" Kahkaha atmamak için tosttan koca bir ısırık aldım ve sonra da çayın sıcak olmasını umursamadan üzerine içtim. Diğerleri benim gibi bir çabanın içerisine girmeden kahkaha attıklarında ben onları izliyordum.
"Ne diyorsun lan sen! Kaşar oğlu kaşar." Nurullah Yılmaz'ı duymazdan geldi ve "Söyleyin o konuşan ayıya benim tek eski dostum o değil."
"Siktir oradan senin benden başka dostun mu var puşt!"
Tostum bittiği ve mesai saatim başlamak üzere olduğu için daha fazla onların çocuksu hallerine şahit olamadım ve kantinden ayrıldım.
Şimdi revirde ki odamda oturmuş benden önceki doktorun bıraktığı ve rapor tuttuğu dosyaları inceliyordum. Gördüğüm, okuduğum her vaka için tedavi aşamasını okumadan kendi fikrimi belirliyor sonra da hekimin uyguladığı tedaviyi okuyordum. Şaşılacak gibi bir durumdu ancak şimdiye kadar bir tane bile yanış tedavi şekli yorumlamamıştm. Dosyalara o kadar çok dalıştım ki saatin ne kadar geçtiğinin bile farkında değildim.
Bazı er ve askerlerin içmesi gereken saatli ilaçları vardı. Bende içmek istemeyenlere zorla içiriyordum. Böylece hem içim rahat ediyordu hem de burada bütün gün boş boş oturmamış oluyordum.
Yazar'dan
Eylül hızlıca duşunu almış üzerini giyinmiş, makyajını yapış ve evden çıkmaya hazır hale gelmişti. Dün gece uzun zaman sonra çok hızlı geçmişti. Çok keyif almıştı ve o kıvırcık saçları aklından bir türlü atamıyordu. Uzun bir sürede böylesi ile tekrar karşılaşacağını sanmıyordu. Çantasını aldı küçük ama şirin apartman dairesinden çıktı ve kapıda onu bekleyen araca ilerledi. Bugün kendi arabası yerine askeriyenin ona yolladığı özel araç ile gidecekti. Kapısı açıldı ve o bütün ihtişamı ile arka koltuğa kuruldu. Araç hareket ettiğinde elinde ki dosyayı açıp son bir kez gözden geçirmeye başladı. Bu dosya onun için çocuk oyuncağı idi. Tabii birileri önüne engel çıkarmaz ise. Eylül'ün bugüne kadar alıp başaramadığı bir dava yoktu. Karşı taraf onu gördüğü zaman kaybedeceklerinin farkındalığı ile başlarını önüne eğer dava sonuçlanıp Eylül'ün zafer nidalarını duyasıya kadar kaldırmazlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKIN TÖVBESİ -Asker Kurgusu-
General FictionYÜRÜMÜZSEK HAK YOLDA ERİMEZSEK HAK YOLDA ÇÜRÜMEZSEK HAK YOLDA GÖK GİRSİN KIZIL ÇIKSIN! ERKEKLER İNTİHAR ETMEZLER ONUN YERİNE ASKERE GİDERLER... Biz yurdumuzu çakallara bırakmamak için kanının her damlasını vatan toprağına bırakmaya ant imiş 12 ada...