(Artık Minho'nun bakış açısı diye yazmıcam çünkü artık Jisung yok... eğer fice direk başlarsan bilin ki Minho'nun ağzından yazıyorum. Zaten diğerlerine örn: Changbin'in bakış açısı, Chan'ın bakış açısı diye yazacağım)
Saatler sonra gözlerimi açtım. Oturaklarda uyuya kalmıştım. Tabi bizim tayfa da öyle. Telefonumdan saatin gece 1 olduğunu gördüğümde tekrardan doğrulduğum oturağa yayıldım. "Efendim, başınız sağolsun. Hasta kaldırılmıştır. Şimdilik kalabilirsiniz ama yarın sabah arkadaşlarınızla birlikte hastaneden ayrılmanız uygun görülür." Yanımda beliren hemşireyi farkedince ayağa kalktım. Ağlamamak için zor tutuyordum kendimi. "T-Teşekkürler. Sizden bir ricam olucak ama kabul eder misiniz bilmem." Onu son kez görmem gerekti. "Buyurun, dinliyorum beyfendi."
"Sakıncası olmazsa son kez görme şansım var mı."
"Üzgünüm efendim ama misafirlerimizi morga sokmamız sakıncalı olab-"
"Beni bişey etkilemez. Yalvarıyorum size. Tek isteğim onu son kez görebilmek." Kadında bana acıyormuşçasına bakıyordu. "Bu yoldan efendim." Bana asansörü işaret ettiğinde isteğimi kabul ettiğini anladım. "Gerçekten teşekkürler."
"Rica ederim. Aynı duruma bende düşmüştüm. Sizi anlayabiliyorum."
Kadınla birlikte asansöre binip farklı yerlere geldikten sonra önünde durduğumuz oda ile kalbim çarpmaya başlamıştı. Morg..
Kadın elindeki anahtarla kapıyı açtıktan sonra bende hemen arkasından girdim morga. Kadın bir kapağı açıp üstü örtülü olan yatağı çıkarınca bana döndü. "Çok fazla durmanız uygun değildir. Ben kapının önünde duracağım."
"Tekrardan teşekkür ederim. Size borçluyum."
Kadın morgdan çıkıp kapıyı kapattığında ben de yatağa yöneldim. Yavaş hareketlerle örtünün üst kısmını açtıktan sonra gördüğüm yüz ile gözyaşlarıma boğulmultum. Son gördüğümdeki mora çalan dudakları şimdi renksizdi. Yüzünde çok huzurlu bi ifade vardı. Sanki bu günü bekliyormuş gibi. Bi elimi yavaşça kaldırıp yüzüne yerleştirdim. O kadar cansız duruyordu ki, sanki hiç yaşamamış gibi. Hıçkırmaya başlamıştım. "Neden Jisung? Korkmadın mı hiç? Bu kadar mı nefret ettin benden?" Bi anda kollarımı karşımda yatan Jisung'a sararak eğildim ve sıkı bi şekilde sarmaladım onu. Son kez, son kez hissetmek istiyordum onu. Yavaş bi şekilde doğrulup suratına doğru eğildim. Son kez öpmek istedim dudaklarını. Birkez daha bulamazdım onun gibisini. Yavaş hareketlerle kapandım soğuk dudaklarının üstüne. Sıcak dudaklarım onun soğuklarıyla birleşirsen gözümden dökülen yaşlar suratını ıslatıyordu. Yine yavaş bi şekilde ayrıldım ondan. Bana kalsa sonsuza dek kalırdım burda ama, dışarda çıkmam için beni bekliyordu o kadın. Son bi kez baktım suratına, tombul yanaklarına, şiş dudaklarına, pürüzsüz bi şekilde kapanan gözlerine. Bir daha açılmamak üzere kapanmıştı bu gözler. Kim bilir, belki de benimkilerde eşlik ederdi onlara. "Görüşmek üzere meleğim. Görüşmek üzere Hannie." Ona uzun bi süredir "Hannie" demiyordum. Son zamanlarda bana soğuktu ama bu son olayla iyice ayrılmıştı benden. Yavaş bi şekilde kapıya doğru yürüdüm geri geri. Yüzüm hala onu inceliyordu. Sırtımın çarptığı kapı ile son gözyaşımı döktüm morga. "En yakın zamanda yanına geleceğim sevgilim. Söz ver bana, orda da bırakmayacaksın beni. Söz mü?" Daha fazla tutamıyordum kendimi. Arkamı dönüp kapıyı açtım. "Efendim ben hastayı geri kapatayım. Siz arkadaşlarınızın yanına geçebilirsiniz." Beni bekleyen kadın beni görünce ayağa kalktı ve hemen içeriye girdi. Ben ise bizimkilerin yanına gitmek için asansöre yöneldim.
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mor his | Minsung
FanfictionM: Bak Jisung, senin için saçımı en sevdiğin renge boyattım. Nasıl olmuş? H: Biliyor musun Min? Mor rengi seven insanlar hayatlarında bir kez olsun intihar etmeyi düşünmüşlerdir. H: Sen sakın o rengi sevme. Lakin bana soracak olursan ben mor rengine...