17

25 3 2
                                    

Artık günleri saymayı bıraktım. Onun gidişinden bu yana, bende gitmiş gibi hissediyorum. Onun eski gülüşü, bakışı, yüzü, sesi... aklımdan çıkmıyor. Yüzü her gözümün önüne geldiğinde gözyaşlarımı tutamıyordum. Nasıl bir bağdı bu, sonu gelmeyen. Bensizliğini koruyan bu bağın başlangıç çizgisi kopmuştu. Artık sonu freni patlamış araba gibi oraya buraya savruluyordu, yıkılıyordu.

(Tanrısal bakış açısı)

(Jisung'un ölümünden bu yana Minho beraber kaldıkları eve uğramayı bırakmış gibiydi. Gününün çoğunu Jisung'un öldüğü eski evinde geçiriyordu. Bazen bi eşyasını almak ya da uyumak için kaldıkları eve gidiyordu. Hatta bazen Jisung'un eski evinde uyuduğu bile oluyordu, onun yatağında.)

(Yine o evdeydi oğlan, onun yatağında.)

Uzandığım yataktan hafifçe doğruldum. Oda her ne kadar temiz gözükse de ruhu onun kanı ile kaplanmış gibiydi. Tam geri uzanacaktım ki çalan kapı ile irkildim. Kim bu eve uğrayabilirdi ki? Yataktan kalkarak kapıya gittim ve aralayarak başımı uzattım. "Kimsiniz?"

"B-Ben Ryujin." Karşımdaki kız da titriyordu. Ağlamamak için kendini zor tutuyor gibiydi. Bu kız bi yerden gözümü ısırıyor ama nerd- bi dakika! Bu kız Jisung'u bulduğumda başında duran kız değil miydi. "Sen o kızdın değil mi? Ambulansı çağıran?"

"Evet, bendim."

"Niye geldin buraya?"

"Başka bi arkadaşınızı arayıp herşeyi öğrendim. Bizzat Felix ile de konuştum."

"Ne açıkladı o *ruspu sana?"

"Sakin ol lütfen. Son bikaç gündür burda kaldığının farkındayım. Ben de karşıda oturuyorum. Sana bakmaya geldim."

"Bana ne diye bakıyorsun ki?"

"Jisung'un arkadaşlarına her zaman güvenebileceğimi biliyorum. Sen onun arkadaşı bile değilsin, sevgilisisin. Bu yüzden sana güveniyorum."

"Gel içeri."

Kapıyı daha da araladığımda Ryujin'de içeriye geçmişti. Ben yine Jisung'un odasına yürüdüğümde o da peşimden gelmişti. Yatağa oturduğumda aynı şekilde ise yanıma oturmuştu. "Ne zamandır arkadaşsınız ikiniz?"

"Jisung'u çocukluğumdan bu yana tanırım. Peki siz ne zamandan beri sevgilisiniz?"

"11. sınıfta sevgili olduk. Ama olanlardan sonra benimle kalmaya başladı."

"En azından özlediği ailesinin yanına gitmiş oldu değil mi? Ne huzurludur şimdi orda."

"..."

"Bişeyler yedin mi Minho?"

"Ne anlamı var ki?"

"Olur mu öyle, kalk mutfağa. Öğlen olmuş haberin var mı?"

Beni kolumdan tuttuğu gibi mutfağa sürüklemişti.

(Ben bi uyarı koyayım da buraya içiniz rahat olsun. SHİP DEĞİL.)

20 dakika sonra

"Beğendin mi?" Ryujin'in sorusuna karşılık kafamı önümdeki kaseden kaldırdım.

"Gerçekten çok güzel olmuş."

"Ben de evime geçeyim artık. Ortalığı toparlamam lazım. İçerden çantamı alıp geleyim."

"Tamam Ryujin."

Ryujin mutfaktan çıkınca ben de kaseyi alıp lavabonun içine koydum. Mutfaktan çıktığımda kapının önünde elindeki kâğıtla dikilen Ryujin'i farkettim.

"Ryujin?"

"Minho, çantamı alacaktım. Sonra kitaplıkta bu kağıdı gördüm. Üstünde ' Lütfen Minho'ya verin ' yazıyor. Benim okumam doğru olmaz."

Elindeki kağıdı bana uzatınca titreyen elimle kağıdı aldım. O da gözyaşlarını daha fazla tutamayarak evden çıktı. Jisung'un odasına yeniden geçtim ve yatağa oturdum. Kağıdı yavaşça açıp okumaya başladım

*
Sevgilim,

Eğer bu notu okuyorsan ölmüşümdür. Lütfen ağlama, inan bana uzun zamandır ölmeyi bekliyordum. Sonunda kavuştum isteğime. Sana herşeyi anlatmak istiyorum.

Annem ve babam öldürüldüğünden beri onların yanına gitmeyi düşlüyordum. Onlara neden bu kadar bağlıyım biliyor musun? Sana söylememiştim bunu. Onlar benim gerçek ebeveynlerim değiller. Gerçek babam bir alkolikti. Gerçek annem ise beni hiç sevmezdi. O gün annem beni sokağa atıyordu. Daha 10 yaşındaydım. Bir kadın gördü bizi ve annem için polis çağırttırdı. Polisler ise ailemin durumunu görünce onlarla kalmamın uygun olmadığını söyledi. Beni kurtaran kadın demişti. Onun annesi olmayı kabul ediyorum diye. Beni evlatlık edinmişti. Sevgilisi ile ise kısa bir süre sonra evlendi ve babam oldu.

O zaman hiç olmadığım kadar mutlu olmuştum. Bunun sonsuza kadar süreceğini düşünüyordum. Ta ki o güne kadar. O gün evimizi basmışlardı. Hiç unutmuyorum, unutamıyorum. Akşam yemeği yiyecektik. Annem sofrayı hazırlıyordu. Bende babamla mutfaktaki masada sohbet ediyordum. Kapımız çalmıştı bi an. Annem ben bakarım diyerek gitmişti kapıya. Açar açmaz silahlı adamları görünce babamla ben de fırlamıştık. Annemi bacağından vurmuşlardı. Sonrasında annem çırpına çırpına yerde kendini korumaya çalışırken babamda eşyaları dağıtarak hepimizi korumaya çalışıyordu. Bende korkumdan içerdeki mutfak masasının altında sessizce ağlıyordum. Sesler kesildiğinde içeriye gider gitmez gördüğüm manzara ile kanımın donduğunu hissetmiştim. İkisi de kanlar içinde yatıyordu. Mor elbisesinin içindeki annemin yanına yaklaştım. "Herşey için teşekkür ederim anne." O yüzündeki tebessümle son nefesini verirken babama da bakmak istedim. Ama babam annemden de kötü haldeydi. Yüzünü mahvetmişlerdi. Komşular duydukları sesler ile polisi çağırmışlardı. O zamanlar da bir arkadaşım vardı, adı Ryujin. 18'ime henüz girmediğim için biraz onlarda kalmıştım. Zaten doğum günümden sonra sende kalmaya başladım.

Senle birlikte kalmaya başladığımızdan beri bana herşeyi unutturmaya çalıştın. Sınav senesinde bana çok yardımcı oldun. Seninle kafede çalışman konusundaki ufak tartışmamızı hatırlıyorum. Ailenden ayrılıp ayrı eve geçtiğimizde borçlar için çalışıcam dediğinde henüz mesleğe başlamadığın için kızmıştım sana. Benim yüzümden çalışıyorsun diye. Ama dinlemedin beni. Düşünsene, 21 yaşındayım. Seninle 3 yılımı geçirmişim, hiç de pişman değilim. Sana son günlerde soğuk davranıyordum değil mi? Bunun da bir nedeni vardı. Hayatımı uzun zamandır sonlandırmayı düşünüyordum. Artık karar vermiştim, yapacaktım. Ama arkamda beni seven birini bırakmak istememiştim. Yoksa sen de bana benzerdin. Her ne kadar istemesem de seni kendimden soğutmaya çalışıyordum. Çünkü eğer benden nefret edersen ben ölünce üzülmezdin. Ama başaramadım. Sevgini bir gram bile azaltmadın.

O gün Felix evimize gelmişti ya, beni aldattığını söylemişti. Bu duygumu dışa vuramamıştım, ama sevinmiştim. Sonunda, eğer gidersem bile seveceğin biri olucaktı. Ama öte yandan ayrılıkla değilde aldatılmayla öğrenince duygularım sıkışmıştı. O an sadece yalnız kalmak istemiştim ve kaçmıştım.

Beni o tepede öptüğünde sana olan kızgınlığımı korumaya çalıştım bugün. Ama bişey beni engelliyordu. O an sadece yalnız kalmak isteyip kaçtım. Şimdi evdeyim, elimde bi bıçak. Hazırım artık, acıyacak biraz. Ama sonunda rahatlığa kavuşucam.

Seni seviyorum sevgilim...

*

Ne demek şimdi bu? Herşey sadece beni düşündüğü için miydi?

...

 Mor his | Minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin