Söz

430 52 17
                                    

Evde yapılan durgun kahvaltıdan sonra, kucağımda oynadığım ellerle düşüncelerin beni ordan oraya sürüklediği aşikârdı. Ben her ne kadar kabul etmesemde çevremdekilerin dediği gibi alıngan mıydım? İlk defa böyle dürüst biriyle karşılaştığım için mi böyle değişik bir histeydim bilmiyordum. Dokunsanız ağlayacak kıvama gelmişken, salondakilerin de benden kalır yanı yoktu. Gerçi onlara baktığım söylenemezdi. Şuan kendi dünyam da üzülmekle meşguldüm. Bunun ne kadar yanlış bir şey olduğunu bilsem de diyordum ki ya insanlar beni kırmak istemedikleri için gerçek düşüncelerini söylemiyorsa? Ya insanları gerçekten kendimden bıktırıyorsam?

Heeseung hyung...Heeseung hyung benim hakkımda ne düşünüyordu ki? Yada burada ki insanlar? Belki de Heeseung hyungun hatrı için ses etmiyorlardı bana. Yoksa gecenin bir yarısında onları hastaneye gitme mecburiyetinde bırakmıştım, arkadaşlarının kaşını yarmıştım, ve bugün ki sebep olduğum mini buluşmanın ikilisini daha kötü bir raddeye getirmiştim. İçerde Sunoo hyungun dediklerinden dolayı araları bu denli kötüye gitse de buna ben vesile olmuştum. Zaten negatif enerji topunu hiç konuşmayacağım. Evet, beni sevmediği barizdi önceden, bugün de bunu tek cümleyle bile olsa net bir şekilde dillendirmişti.

Tamam, bende onu sevmiyordum ama kırıcı konuşmuyordum ki. Ona karşı dediklerimin hala arkasında olsam da, artık onunla göz göze gelmemek bile en iyisiydi. Resmen şansımı zorluyordum çünkü. Gel kalbimi kır aklımı karıştır diye.

" Arkadaşlar kendinizde misiniz? Dakikalardır boş boş oturuyoruz işiniz varsa kalkıp gidin yada şu suratınızı düzeltin. "

Heeseung hyung bıkkınlıkla konuştuğunda salondakilerden sadece Jake hyung ve Niki onu onaylarcasına suratı asıklardan cevap beklemişlerdi. Niki'nin kahvaltından beri üzerinde ıslak olan tişörtü kurumaya yüz tutarken gerçekten bize ne oluyor diye düşünmeden edememiştim. Adam uyanır uyanmaz üzerine bir kova su yemişti, ama halen hiç keyfini bozmuyordu. Şahsen bende şakalara karşı Niki gibiydim ama şuan durum farklıydı.

Sunghoon ve Sunoo hyungu anlıyordum hemen düzeltemezlerdi morallarini ama ona ne oluyordu ki? Gözlerimi bir kaç saniyeliğine ellerimden ayırıp salondakilerde çekingence gezdirdiğimde yine o suratsız ifadesine şahit olmuştum. Ne kadar kendime üzgün olmayı yediremesem de, engel olamıyordum. Kırılan taraf bendim ona ne oluyordu ki?

" O kadar yaşanmışlığı hiçe sayıp yukarıda bana bu kadar net konuşan biri ile aynı ortamda durunca kendimde olmamı beklemeyin benden. "

Heeseung hyungun konuşmasının ardından sessizlik hakim sürerken Sunghoon hyung imalı cümlelerini sıraladığında zaten huzursuz olan içim stresle gerilmişti. Benden kimse hesap sormuyordu evet, ama tartışmalarının tekrardan alevlenmesini sağladığım için şuan yerin dibine girecektim. Üstelik özür dilememiştim hiç. Fırsatım olduğu ilk anda dileyecektim zaten. Sadece şuan burada bulunmak istemiyordum.

" Sunghoon bana beni dinlemedin diyorsun ama sende beni dinlemedin. Ne kast ettiğimi hiç bir zaman anlamak istemedin. Yaptığın normal bir şey miydi sence? Nasıl bir anda hiç bir şey olmamış gibi devam edebilirim ki? Utanmasan içine düşecektin çocuğun. Hala hislerin ondaysa söylemen yeterliydi. "

Sunoo hyungtan gelen karşılıkla bakışlarım anında Sunghoon hyungu bulmuştu. Tabii benle beraber salondakiler de çoktan gardını almıştı. Sanki ben bir kişiyle tartışıyormuşum gibi gerginliğim hatsafadaydı.

" Sunoo yeter kesin şu- "

Heeseung hyungun olacakları kavrayıp müdahale etmek istemesi bu gerginliğin arasında nafileydi.

" Sunoo ne saçmalıyorsun?! Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu senin!? İt gibi aylarca peşinden koşan benken şuan beni nasıl bir şekilde itham ettiğinin farkında mısın!? "

Suddenly - jaywon Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin