Jay'den
Bir kelam bile etmesine izin vermeden odadan çıktığım anın üzerinden bir gece geçerken, onun bu olayın nedenlerini sürekli düşündüğüne emindim. Gerçi bu düşünme diğerlerinden farklıydı. Bu sefer benim aklımdakiler de ön plandaydı.
Bazı kalpleri hızlı çarpan ve hisleri tarifsizliğe bürünen kişilerin aksine, ben ne zaman bunların başladığını hatırlıyordum. Her şeyin farkında olup ilerlemek daha zordu gerçekten.
Yalan yok, onu ilk gördüğümde ön yargının zamanla nefrete dönüşmesini izlemek canımı hiç acıtmamıştı. Ama zamanla ondan nasıl nefret edilebilir düşüncesi de aklımdan hiç çıkmamıştı.
Kaşımı yardığı gün ki yakınlığımız olsun, mutfakta ki hallerimiz olsun, onu odaya çektiğimde gözlerinin öylesine içli bakması olsun ona olan nefret hissiyatımı değiştirmemişti. Evet, içimde bir şeyleri huzursuz ettiği aşikârdı ama anlaşılan o ki bu hislerimin belirsizlikten çıkmasına yeterli gelmemişti.
Bu huzursuzluğun cevabı da ona kendi isteğimle ilk kez sarıldığımda verilmişti.
Şimdi ise, durumu bu noktaya taşıdığım için pişmanlık arafinda gidip geliyordum. Aramızda ki bu amansız çekimde sürüklenen tek ben değildim. Yaptığım onca şey hislerinden biraz da olsa haberdar olmak için olsa da, çoğunluğu onu Heeseung'tan deli gibi kıskanmamdı.
Sanırım hayatımda ilk defa istem dışı eylemlerde bulunuyordum.Bunlar benlik işler değildi. Ona içimde bu değişenleri nasıl anlatacağım konusunda endişeliydim. Dünden sonra görmemiştim yüzünü, bir daha ki görüşümde bu belirsizliği nasıl düzelteceğimi de bilmiyordum.
Ona bu kadar ileri adım atmışken, söylediğim sözlerle onu sadece tek taraflı bir hissin içerisinde hissettirdiğim için bunun tek taraflı olmadığını gösterecek tek şey vardı.
Duygularımı kelimelerle tasvir etmek.
-
Kapıyı üstümde hiç bir ısrar olmadan, rahat olmaya çalışarak tıklatığımda aslında bu çabanın yersiz olduğunu görmüştüm. Neydi bu amansız endişe ki? Herşey belli değil miydi? Hislerinden emin olduğumu bildiğim halde hala bir kaç parça oturmamış gibiydi.
Derin bir nefes vermemin ardından kapı açılmış, beni görmesiyle anında gözleri çekingence yere inmişti. Ortada ki bariz durum kendini iyice belli etmişti. İki saniyelikte olsa ikinci karşılaşmamızda ki kapı açışında, neşeli simasının beni görür görmez sinire bürünmesini anımsamıştım. O hissettiklerini beden diline dökmekten asla çekinmiyordu. Bu kısa sürede aramızda geçen durumların içerisinde de bunu her zaman belli etmiş, inatçı kişiliğini asla bastırmamıştı.
Şimdi ise, benim yaptığım şeyden kaynaklı bu kadar çekingen davranması, göz teması bile kuramaması onu daha tatlı yapmaktan başka bir şey yapmıyordu.
Ama şuan düşünmem gereken kesinlikle bu değildi. Hatta onu bu denli utandırdığım ve aklını karıştırdığım için pişman olmam gerekiyordu.
" Heeseung hyung yok evde... Geç gelir. "
Kıskançlığımdan ötürü onu kendimden öyle uzaklaştırmıştım ki onu görmeye gelebileceğimi bile düşünmemişti. Gözlerini izlediği mavi terliklerinden ayırmamış, yarı anlaşılır ağzının içinde konuşmuştu. Her hareketiyle beni sinir etmeyi başaran biri ne ara her hareketiyle beni gülümsetir olmuştu ki?
" Senin için geldim ben. "
Anında bana çıkan bakışlarıyla birlikte kaşları havalanmıştı. İçeri attığım adımımla, halen kapı kolunda duran elini de oradan çekmiş ardımızdan kapıyı örtmüştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suddenly - jaywon
FanfictionJay, yakın arkadaşı olan Heeseung'ın buluşmaya yanında getirdiği küçük kuzeni Jungwon'un dünyanın en sakar kişisi olduğunu görünce şaşırır. Ancak bu şaşkınlığı uzun sürmeyecektir. Jungwon'un sakarlıkları ve gıcıklığı onları yakınlaştıracak, Jungwon...