Evettttt bundan sonra bölümleri haftada iki kere atmayı düşünüyorum.Cuma ve pazar günleri.Aksatmadan elimden geldiğince yazıp günü gününe bölümleri atmayı planlıyorum.
Keyifli okumalarrr ballı çöreklerimmm.
Hayat fazlasıyla hızlı akıyordu. Olaylar kendiliğinden bir anda gelişiyordu ve neye şaşıracağını sapıtıyordu insan.Şuan ki durum gibi mesela.Bir anda babaanne ile dede bey silahların çekilmesi ortalık birbirine girmişti.Aktan bey ve alas onları sakinleştirmeye çalışırken atlas korktuğu için ağlıyordu.Arden ve ansel bu duruma alışıkmış gibi bacak bacak üstüne atıp keyifle çekirdek çitliyorlardı.Akgün,akın ve azerde evdeki diğer genç ve orta yaşlardaki kişileri sakinleştirmeye çalıyorlardı.Asel hanım atlası sakinşleştirip susturmaya çalışırken bir yandan ne yapacağını şaşırmış bir vaziyette kala kalmıştı.O kadar ses ve gürültü vardı ki bir anda kafamın içinde sesler yankılanmaya başlamıştı.
-Abiciğim uzun kulak yok kayıp
-Babacığım azer yine çikolatımı yedi
-Abiii ben hasta oldum sen yine benim doktorum olsana
-Annee abilerim yine bana kızdı elbise giydim diye
Kafamın içindeki ses bana aitti ve bütün anılar birbirine girmişti.Sesler daha da çoğalınca ellerim ile kulaklarımı kapatıp"susun"diye mırıldandım.Kendi sesimi bile artık duyamayacak kadar çoğalmışlardı.
-Anneciğim ikizim ile aynı giyinmek istiyorum
-Kahramanım benim seni çok seviyoyum
-Akgün abi bu çok güzel papatyadan taç teşekkür ederim.
-Minik papatyam benim
-Dedesinin minik güneşi o
-Alin koşma düşeceksin babacım
-Diğer yarım küsme bana bak sana papatya buldum
-Arden abi hadi havaya uçur beni
-Anne bak ansel abim bana pasta yapmış.
Ellerimi kulaklarıma daha fazla bastırıp bu sefer daha şiddetli bir şekilde "SUSUN" diye bağırdım. Benim bağırmam ile herkes bana bakmıştı. Ellerim kulaklarımda kafamı sağa sola sallayıp "susun lütfen susun" diye bağırmaya devam ettim. Hızla önüme birinin çömelip ellerimin üstüne ellerini koyduğunu hissetmiştim. Kafamı kaldırdığım zaman arıkanın olduğunu gördüm. Endişeli bir şekilde "güzelim ne oluyor iyi misin" dediğini boğuk şekilde duyuyordum. Hala kafamın içinde ki sesler çoğalıyordu. Dudaklarımı aralayıp "kafamın içindeki sesler susmuyor" diye mırıldandım. Arıkanın gözlerindeki endişe korkuya yer verirken sakin bir ses tonu ile "kafanın içindeki sesler ne diyor güzelim söyle bana" dedi. Gözlerimi kapattığım zaman birbirine girmiş küçüklük anılarım geçiyordu. Birbirine giren anılarım yüzünden seslerde karışıp çoğalıyordu. Gözlerimden yaşların aktığını hissediyordum. Gözlerim kapalı kafamı iki yana doğru sallarken "anılarım susmuyor hepsi birbirine girdi çok ses var korkuyorum" diye mırıldandım. Arkadan birinin "uyy minik yavrum benim ne oldu sana" dediğini duymuştum. Gözlerimin altındaki yaşların silinip "güzelim aç gözlerini hadi korkma bak ben buradayım asla bırakmam seni" demişti arıkan. Yavaşça gözlerimi açıp ona baktığım zaman gözlerindeki şefkat ve güven veren gülümsemesi ile "şimdi yavaşça derin nefes alıp geri ver. Bir yandan da sayalım beraber tamam mı? Bak buradayım ve korkma asla" dedi. Kafamı olumlu anlamda salladığım zaman benimle beraber derin bir nefes alıp geri vererek "bir" dedik aynı anda. Aynı şeyi tekrar edip "iki" dedik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zengin Aile Mi?
General FictionKafamı kaldırıp karşımda duran eve baktım. Pardon ev dedim zira karşımda duran ev değildi saraydı. Devasa büyüklükte ki saray göz kamaştırıyordu. Bu saray artık benimdi. Neden mi benimdi biliyor musunuz. Çünkü artık zengindim. Nasıl olduğunu sormayı...