Fazlısıyla gecikmeli bir bölüm oldu farkındayım. Üniversite okuduğum için finallerimi hazırlanıyordum ve okuduğum bölüm mimarlığın bir bölümüyle alakalı ve bütün sınavlarım hep el işi üzerine. Yazmıştım bölümü ama yarım kalmıştı ve bir türlü başına oturup tamamlayamamıştım nasip bu güneymiş. Yeni bölümü bu hafta cuma günü atmayı planlıyorum.
Sizden ufak bir ricam olucaktı canlar. Okunma sayıları çok yüksek ama beğeni ve yorumlar az. Gizli okuyucularım beğenip yorum yaparsanız çok mutlu olurum. Bende emeğimin karşılığını aldığımı düşünürüm. Sizin bölüm hakkında düşüncelerinizi beğenilerinizi merakla bekliyorum. Diğer bölümleri okuyup oy kullanmayan okuyucularım varsa beğenerek destek olursanız çok mutlu olurum. Desteklerinizi bekliyorum canlarımmm. Umarım beni anlayışla karşılarsınız. Şimdiden teşekkür ederimmmmm.
Keyifli Okumalar.....
Yılbaşı Özel Bölüm
Rüyamın en tatlı en güzel yerlerini keyifle yaşarken kulağıma odamın kapısının açılıp kapanmasını duydum. Eş zamanlı bir anda üstüme hızla düşen ağırlık ve kulaklarımı çınlatan ses ile açtım. "Günaydın diğer yarım kalk artık bugün yılbaşı uyan" diye bağıran azer ile isyan bayraklarını çekmiş bir şekilde "kalk lan üstümden her sene her sene aynı uyandırma şekli. Ezeldim nefes alamıyorum" diyerek üstümdeki azere bağırarak var gücümle üzerimden atmamla birlikte azerin yatağımdan yere düşmesi bir oldu. "zalımın kızı senden daha güzel totom var diye kıskanıyorsun ondan hep bu şiddet" diyerek acı içinde sızlanıyordu yerde. Onun bu haline kahkahalar ile gülerken odamın kapısı açılıp alas abimden sonra aşık olduğum parlak mavi gözleri görmem ile iki kolumu yana açıp "aşkım gelmiş" diye bağırmamla atlas gülerek "aşkım" diyerek yatağıma koşup sarılması bir oldu. Biz atlas ile birlikte gülerek sarılırken yerde bizden tiksinirmiş gibi bakan azer "ben bura da acı çekeyim siz ne yapıyorsunuz yazık" demişti. Atlas ile azerin haline gülüp kucağımda atlas ile kalkıp "hadi kahvaltıya gidelim eminim annem bugün için fazlasıyla özenmiştir her zaman ki gibi" diyerek odadan çıkıp merdivenleri inmeye başlamıştık.
Merdivenlerin sonuna geldiğimde evde adeta bir cümbüş vardı. Elleri kolları dolu çalışanlarımız akşam ki yemek için bir sağa bir sola koşturuyorlardı. Kucağımdaki atlas ile yemek odasına girdiğimde upuzun masanın yeşil ve kırmızı tonlar kullanarak çok hoş görüntü oluşturmuştu.
Masanın dört bir yanında yüzündeki gülümsemesi ile koşturan bir adet sarışın vardı. Onun hiç bitmeyen enerjisi bana hayat veriyordu." günaydın sarı validem" dediğimde gözleri parlayan annem kocaman gülümseyerek "günaydın hayat ışığım koş gel yardım et bana" dediği zaman kucağımdaki atlası bırakıp koşturarak annemin yanına gittim." ne yapıcam şimdi " dediğimde "koş mutfağa ansel abin senin sevdiğin kurabiyelerden yaptı oradakileri al gel" demişti. Hızla mutfağa koştuğum zaman şef önlüğü ile tepsideki kurabiyeleri ciddi bir şekilde sunum tabaklarına diziyordu. Enerjik bir şekilde "kolay gelsin şefim" diyerek bağırmıştım. Ansel elindeki kurabiyeleri bırakıp iki elini yana açarak "günaydın minik çırağım" demişti. Koşturarak kollarının arasına girip sımsıkı sarıldım. Ansel abimin hiç değişmeyen kurabiye kokusu burnuma dolmuştu bile. İşinde fazlasıyla ünlü bir şef olmuştu. Bir çok yurt dışı yurt içi şehirlerde kendisine ait restoran zincirleri vardı. Ailemizin biricik şefiydi ve annem bu konuda mutluydu. Daha doğru tek annem bu konuda fazlasıyla mutluydu. Çünkü diğer abilerim ve kardeşlerim yemek konusunda berbattı ve annem bir şeyler öğretmek istediğinde ortadan kayboluyorlardı. Annem de bir tek ansel abim ve benimle mutfakta vakit geçiriyordu. Sağolsun babaannem küçüklüğümden beri yemek konusunda bir çok şey öğretmişti bana. Ah deli karadenizli babannem onun o laz böreğim benim favorimdi. Her ne kadar babannem yemek konusunda bana bir şeyler öğretirken anannemse tam bir ingiliz kralyet ailesine yakışır şekilde tam bir prenses yapmıştı beni. Babaannemin yanında tam bir adetleri gelenek görenekleri bilen biri oluyorum anaannemin yanında zarif narin kuralları bilen prenses.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zengin Aile Mi?
General FictionKafamı kaldırıp karşımda duran eve baktım. Pardon ev dedim zira karşımda duran ev değildi saraydı. Devasa büyüklükte ki saray göz kamaştırıyordu. Bu saray artık benimdi. Neden mi benimdi biliyor musunuz. Çünkü artık zengindim. Nasıl olduğunu sormayı...