"Deponun sahibi geldi ve burasını yıkıcaklarmış"
Adeta buz kesmiştim sanki kıpırdayamıyordum.Beynimin içinde sürekli aynı cümle dönüp duruyordu.Etrafımda bir kargaşa vardı ama ben tepki dahi veremiyordum.Herkes bir yere dağılmıştı ama ben hala olduğum yerde sabit duruyordum.Yanıma birinin geldiğini hissetmiştim."kız kendine gel felç mi indi" diye feryat etmeye başladı aslan.Onun bağırması ile irkilip baktığım zaman bizimkilerin telefonları ile hararetli bir şekilde konuştuklarını gördüm.Kafamı aslana çevirip " hepsi kimlerle konuşuyorlar" dedim.Kafasını ilk arkaya doğru çevirip baktı daha sonra üzgün bir şekilde bana bakıp kısık sesi ile" aileleri aradı bu durumdan için merak edip". O kadar kısık sesle konuşmuştu ki söylerken acı çekiyordu sanki.Neden öyle konuştuğunu anlıyordum.Ben her ne kadar ailemin tek kızı olsamda beni merak etmezlerdi,umursamazlardılar,sevmezler.Ama onları düşünen bir ailesi onları koruyup kollayan arkalarında durup seven anne babaları vardı.Kafamı önemli değil anlamında sallayıp arkamı dönüp deponun dışına çıktım.Derin bir nefes alıp gözlerimi gökyüzüne çevirmiştim.Akşam olmuştu ve gökyüzünün en sevdiğim manzarası bana milyonlarca göz kırpıyordu.Nurullah söylediği sözlerden sonra gitmişti.O andan itibaren içimizde panik başlamıştı.Evimizi kaybetmiştik.Bu depo bizim evimizdi,evimdi. Burada büyümüştük ağlamıştık gülmüştük.Bütün ne kadar kötü acı anılarımız olsada kahkahalarla güldüğümüz güzel anılarımızın baş yapıtıydı burası.Ve şuan en çok korktuğumuz şey başımıza gelmişti.Tek sığınamız olan limanımız artık yoktu.Diğerleri için sorun etmezdi bu durum belki onları her eve gittiklerinde sevgi ile kucaklayan anne yemekleri ile dolu evler bekliycekti.Bende durum ise annem doktor babam ise mekan işletiyordu. İkisi de asla evde olmazlardı.Oldukları zaman da ikisi sürekli kavga edip görmezden gelirlerdi beni.Bana sadece beni idare edecek kadar para bırakırlardı.
Bende evden çok burada ait hissettiğim yerde kalıyordum.Omzumda bir kol hissedince hafif ama ağır kokan parfüm kokusundan deniz olduğunu anlamıştım.Sıkıntılı bir iç çekişten sonra" merak etme maviş bir şekilde bu sorunun üstesinden gelicez sen merak etme sıkma canını"demişti kendinden emin bir şekilde deniz.Alaylı bir şekilde gülüp bakışlarımı denize çevirip" bu sefer kaybettik deniz nasıl halledicez bunu"dedim. Derin bir nefes alıp kolunu omzumdan çekip bir adım öne çıkıp "ben eve gidiyorum" diyerek arkamı dönüp bir şey demesini beklemeden hızlı bir şekilde yoku çıkmaya başladım.Hızlı bir şekilde köşedeki bakkal nuri amcanın yanına gittim.Her zaman yediğim çikolatanan üç beş tane alıp kasaya gittim.Nuri amca yüzünden hiç eksik etmediği gülümsemesi ile"hoş geldin boncuk gözlüm nasılsın"dedi. Kocaman gülümsemem ile "iyiyim nuri amcacım sen nasılsın ilaçlarını içiyor musun?" O meşhur kahkahası ile gülüp "iyiyim kızım sağol.Her gün gelip soruyorsun valla hiç bakmadan" Her gün hiç bıkmadan nuri amcayı dolaşmaya gelirdim.Çünkü bir iki kere haplarını içmeyi unuttuğu için baygın bulmuştum.Ondan sonra her gün gelip dolaşıyordum.Yanaklarımı sıkıp biraz da havadan sudan konuşup bakkaldan çıkıp eve doğru yürüdüm.
Apartmanın tek tek çıktığım merdivenlerinden kavga sesleri gelmeye başlamıştı.Evin kapısına yaklaşınca seslerin bizim evden geldiğini anladım.Anlaşılan annem babam evdeydi.Hayret nasıl denk gelmişlerdi yine.Babamın bağırarak"yeter artık evimiz de istemiyorum onu.Her gördüğünde ona karşı sevgi ile bakmamı onu sevmemi istiyor o ezik kız.O benim kızım değil!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zengin Aile Mi?
Fiction généraleKafamı kaldırıp karşımda duran eve baktım. Pardon ev dedim zira karşımda duran ev değildi saraydı. Devasa büyüklükte ki saray göz kamaştırıyordu. Bu saray artık benimdi. Neden mi benimdi biliyor musunuz. Çünkü artık zengindim. Nasıl olduğunu sormayı...