- yorum yaparsaniz mutlu😻 yapmazsaniz kizgin😾 ve uzgun😿 oluyomusum guys-
Henüz kargalar kahvaltısını etmeden uyanmıştık. Hana teyzeye bahçeyi düzenlemesine yardım edeceğime dair söz verdiğimden markete gitmeden önce onun için zaman yaratmam gerekmişti. Bahçe işlerinden anladığım da yoktu ama Hana teyze ile vakit geçirmek bana iyi gelebilirdi. Zira mide krampları ve öfke patlamaları ile geçen bir geceden sonra beni kendime getirebilecek tek şey onun sıcak gülümsemesi. Aptal Taehyun yüzünden gözüme tüm gece uyku girmemişti. Bir iki saat uyuduktan sonra da erkenden kalkmıştım. Neyse ki ben uyandığımda evden çoktan gitmişti. Onunla kavga etmek yerine kaçıp gittiğim için içimi saran pişmanlık onu görürsem yeniden beni rahatsız etmeye başlardı. Bu yüzden ortalıkta olmaması iyiydi.
Bahçede yapılacak pek de bir iş yoktu aslında. Bazı yabani otlar bitmişti Hana teyzenin bitkilerinin arasında. Dikenler otları çevrelemeye başlamıştı. Bir an önce temizlenmesi gerekiyordu. Onun dışında bahçe tertemiz ve düzenliydi.
Ancak işlerin kolay olması benim bunları kolaylıkla yapabileceğim anlamına gelmiyordu. Yalnızca baş belası bir astım değildi uğraştığım şey; polen alerjim de böyle bir kasabada yaşamamı zorlaştıran bir etkendi. Otların arasına girdiğimden beri bacaklarım ve kollarım fena halde kaşınıyordu. Elimdeki orak ile yabani otlardan kurtulurken bir yandan da kaşınıp duruyordum. Tırnaklarımı ne kadar sert bastırsam da kaşıntım durmak bilmiyordu. En sonunda Hana teyze bu halimi fark edip beni otlardan uzaklaştırdı. Her ne kadar dirensem de yeniden yardım etmeme izin vermedi.
"Benim yardıma ihtiyacım yoktu bir tanem, sadece seninle vakit geçirmek istediğim için istedim bunu senden. Alerjin olduğunu bilseydim hiç bulaştırmazdım seni."
Otlardan biraz uzaklaşıp gıcırdayıp duran bahçe salıncağında bağdaş kurdum. Böyle şeyler düşünmesi çok tatlıydı. Ben de onunla vakit geçirip uzun uzun konuşmak istiyordum çünkü. O yapmaya çalıştığı işine devam ederken kafamda dönüp duran sorulardan birini tuttum ve ona yönelttim çekingence.
"Hana teyze." dedim.
"Efendim tatlım " dedi başını çevirmeden.
"Annem nasıl biriydi? Çocukken, gençken... Eskiden işte, eskiden nasıl biriydi o?"
Savurduğu orak havada asılı kaldı. Birkaç saniyelik bekledi öylece. Sonra yeniden orağını savurdu.
"Çocukluğumuzu pek hatırlamıyorum. Yalnızca sık sık oyunlar oynadığımızı anımsıyorum. Ablam her zaman benimle ilgilenirdi. Birlikte bebeklerimizle oynar, dışarıda koştururduk. Çok yakındık."
Gülerek arkasını döndü.
"Ablamın gençliği ise bambaşkaydı. İnan bana görüp görebileceğin en güzel kızdı o Beomgyu. Görenler dönüp bir daha bakardı. Okuldaki tüm erkekleri peşine takmıştı. Gerçekten çok cilveliydi; saçını savuruşunu, sallana sallana yürüyüşünü bir görsen... Onunla evlenmek isteyen bir ton genç adam vardı. O da gidip babanı seçti."
Cümlelerinin sonuna doğru yüzü düştü. Babamı sevmediği zaten tahmin edilebilir bir şeydi.
"Yanlış anlama Beomgyu, sana babanı kötülemek istemem canım ama..."
Sözünü kestim.
"Babam zaten kötü biri Hana teyze."
Yüzünde bana acıdığını gösteren hüzünlü bir ifade vardı. Can sıkıntısı yüzünden derin bir iç çekti. Aramızdaki mesafeyi kapattı. Yanıma gelip salıncağa oturdu. Uçan toz toprak yüzünden hafifçe tozlanan ellerini ellerime uzattı. Sonra sanki bir hata yapmış gibi geri çekti. Elleri tozlu diye yapıyorduysa bunu hiçbir önemi yoktu. Bu sefer ben uzanıp tuttum elini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hana'nın yıldızı ╬ taegyu
Fanficsarı saçların en az bu aptal kasaba kadar sıkıcı 12.08.23