Uzun saçlarım sıcakta ensemi rahatsız ettiğinden saçımı toplayacak bir şeyler arıyordum. Çantamı karıştırmak için eğildiğimde koltuğun kenarına eğilmiş küçük bir çocukla göz göze geldim. Ona baktığım anda sanki kendi çocukluğumu izliyormuş gibi hissetmeme engel olamadım. Ne çok benziyordu küçüklüğüme.
Çocukluğuma dair hatırladığım birçok anı vardı. Ancak bu hafiften puslu anıların arasında en net ve parlak olan,benim için biraz travmatikti. Küçükken annem ve babamla büyük bir evde yaşardık. Bu evin geniş bir bahçesi vardı. En çok eğlendiğim günler hep bu bahçede geçerdi. Ateşin etrafında toplanan ailemle unutulmaz geceler yaşardık. Geç saatlere kadar edilen sohbetler, közlenmiş mısır kokusu, uyumamak için direnmeme rağmen beni mayıştıran rüzgâr... Hepsi şimdi bile bir bir aklımda. O zamanlar tüm aile toplantılarının yıldızı olan tatlı bir çocuktum. Herkesin gözü üzerimdeyken türlü şaklabanlıklar yapar, hepsini eğlendirirdim. Büyüyünce serserinin teki olacağını tahmin etmedikleri sevimli bir maskottum onlar için. Ancak işler benim için farklıydı. Benim için aile toplantılarının yıldızı bambaşka biriydi: hiçbir zaman omuzlarını geçmeyen kahverengi saçları, ışıl ışıl gözleri, solmayan gülüşü ve hoş sesiyle Hana teyzeydi. Hana teyze anneme çok benzemekle birlikte hiçkimseye de benzemezdi. Gözlerimi ondan alamaz, eteğinin dibinden asla ayrılmazdım. Her gelişinde bana hediyeler getirir, beni "küçük yıldızım" diye severdi. Hana teyzenin benim için yeri bambaşkaydı. O benim çocukluğumun ışığıydı.
Ama bir gün garip bir şey oldu: Hana teyze bir aile toplantısına katılmadı. O gece annem teyzemin hasta olduğunu söylemişti. Ben de onun için çok üzülmüş ve ona kendi ellerimle bir mektup yazmıştım. Hasta olduğu için çok üzgün olduğumu ve iyileşmesi için dua edeceğimi anlatmıştım mektupta. Ancak Hana teyzem uzun süre boyunca iyileşmemişti. Birkaç aile toplantısını daha kaçırmıştı. Ben de ona mektup yazmaya devam etmiştim. Pastel boyalarla resimlerimizi çizmiş, kargacık burgacık el yazımla onu ne kadar özlediğimi yazmıştım. Hana teyze ise mektuplarıma cevap vermemişti. Bu yüzden annemi ve babamı Hana teyze konusunda çok fazla rahatsız etmeye başlamıştım. Onlar da en sonunda onun çok uzak bir yere gittiğini ve çok meşgul olduğu için mektuplarıma yanıt veremediğini ama eğer istersem ona yazmaya devam edebileceğimi söylemişlerdi.
Çocuk aklı işte, inanmıştım bu yalana. Neredeyse her hafta ona mektup yazarak iki yıl geçirmiştim. El yazım gittikçe güzelleşmiş, yazdığım satırlar ise her geçen gün tektipleşmişti.
Hana teyze seni çok özledim. Lütfen yakında görüşelim
İki yıl boyunca ondan tek bir cevap alamamama rağmen hiç pes etmeden yazmaya devam etmiştim. Eninde sonunda onunla buluşacağımdan emindim çünkü Hana teyze benim en yakın arkadaşımdı. Beni dünyadaki herkesten çok sevdiğini söylüyordu. Bu yüzden hiçbir zaman ümidimi kaybetmemiştim. O gün gelene dek...
Evde eski bir fotoğraf makinesi bulmuştum. Koştura koştura babamın yanına gitmiş ve onun ne olduğunu sormuştum. Babam gerçekten çok meşguldu ve benimle ilgilenecek vakti yoktu. Yine de fotoğraf makinesini incelememe yardım etmişti. Sonra da beni başından savmak için annemin çalışma odasında bir yerlerde bu makine ile çekilmiş fotoğraflar olduğunu söylemişti. Ben de heyecanla onları aramaya koşmuştum. İşte o gün annemin ve babamın ne büyük yalancılar olduklarını öğrendiğim gündü. Belki de gerçekte var bile olmayan o fotoğrafları ararken, açtığım bir çekmecede iki yıl boyunca Hana teyzeye yazdığım bir tomar mektubu bulmuştum. Annem mektuplarımı ona postalamamıştı bile. Bunca zaman beni kandırmıştı.
O günden sonra hiçbir şey aynı olmamıştı. Annem ve babama beni kandırdıkları ve Hana teyze ile görüşmeme engel oldukları için öyle kızgındım ki hiçkimse ile konuşmamaya başlamıştım. Böyle inat edip konuşmazsam beni ona götürürler sansam da yanına gittiğim kişi Hana teyze değil bir terapistti. Şimdilerde onu pek hatırlamıyordum ama hafif tombul yanakları ve kare gözlüğü gözümün önüne geliyor gibiydi. Sanırım iyi bir kadın olduğunu söyleyebilirim. Benimle yaklaşık üç yıl geçirmiş olmalı. Tüm bu sürede bana Hana teyzeyi unutturmayı başarması pek kolay olmasa da hiç pes etmemişti. Ancak sorunlar bitmemişti. İnsanın kendini analiz etmesi ve eleştirmesi zor tabii; başkalarının deyimine göre uyumsuz ve zor bir çocuk olmaya başlamışım. Sık sık çocuklarla kavga ettiğimi ve sorun çıkardığımı hatırlıyorum. Ailem işkolik diyebileceğim kadar çok çalışıyordu. Bu yüzden ben bu zor dönemlerden geçerken beni adeta kenara itmişlerdi. Belki o dönemlerde onların ilgisi ve sevgisini hissetseydim daha farklı davranabilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hana'nın yıldızı ╬ taegyu
Fanficsarı saçların en az bu aptal kasaba kadar sıkıcı 12.08.23