Siyah kumaş pantolonumun üzerine giydiğim siyah gömleğin düğmelerini iliklerken odamdaki boy aynasında kendime bakıyordum. Annemden sonra ilk kez bir cenaze törenine katılacaktım. Kasabadaki yaşlı bir kadın içindi bu cenaze töreni. Kim olduğunu bilmiyordum, bir iki kez görüp görmediğimden bile emin değildim. Yaşlı bir kadının evinden sık sık çıkması olası değildi. Bu yüzden olmalıydı tanımamam. Ancak Taehyun ve Hana teyze onu tanıyordu ve kendileri için önemli biri olduğunu söylemişlerdi. Zaten bu kasabada insan ilişkileri şehirdekine pek benzemiyordu. Kasabadaki hemen hemen herkes birbirini tanıyordu. Akraba olan da birçok insan vardı. Uzun yıllardır burada yaşayan insanlar birbirlerini bir aile gibi görmeye başlamışlardı. Bu sebepten düğün, cenaze gibi zamanlarda insanların çoğu katılım gösteriyordu.
Uzun zamandır hiç cenazeye gitmediğim için kendimi biraz garip hissediyordum. Ölüm yaşamın doğal bir parçasıydı elbette ama bir süredir sanki ölümle ilgili her şeyden kaçıyor gibiydim. Gördüğüm ölümlerin hiçbiri doğal ya da daha az travmatik diyebileceğim yollardan gerçekleşmemişti. Üstelik tüm bunlarla çocuk yaşta karşılaşmıştım. Bu sebepten ölümün üzerimde bıraktığı ekstradan bir korku vardı. Bu korkuyu aşmam gerektiğini biliyordum. Bu yüzden ben de onlarla cenazeye katılacaktım.
Giyinme işim bittiğinde merdivenleri inip salona geçtim. Hana teyze koltukta oturmuş bizi bekliyordu. Taehyun ise hâlâ hazırlanıyordu. Simsiyah döpiyesi ile oturan teyzeme çekingen bir şekilde yanaşıp koltukta yanına geçtim.
Geçen geceden sonra onunla karşılaşmamak için adeta kaçmış, karşılaştığımız anlarda ise defalarca denememe rağmen bir türlü konuyu açıp da özür dileyememiştim. Kendimi felaket kötü hissediyordum. Ona öyle kaba davranmak istememiştim. Hâlâ kendime inanamıyordum. Nasıl olur da ona sesimi öyle yükseltebilirdim?
"Hana teyze, geçen gece için özür dilerim." dedim bir anda.
Şaşırarak bana döndü.
"Sana sesimi yükseltmek istememiştim. Biraz gergindim sadece. Sana patladım. Özür dilerim."
Elini uzatıp omzuma bastırdı.
"Sorun değil bebeğim. Seni biliyorum ben, bir şeye canının sıkıldığı belliydi zaten. Anlatabileceğin bir şey mi?"
"Önemli bir şey değildi. " diyerek geçiştirdim onu.
Bu sırada da Taehyun merdivenleri inip yanımıza geldi. O da bizim gibi baştan aşağı siyah giyinmiş, kulağındaki küpeleri tek tek çıkartmıştı. Geçmişte sık sık dindarlığına laf ettiğim Taehyun aslında kilisede nasıl giyinmesi gerektiğini gayet iyi biliyordu.
Hepimiz hazır olduğumuzda evden çıkıp birlikte kiliseye doğru yürümeye başladık. Hana teyze önümüzden yürüyordu. Taehyun ve ben ise yanyanaydık. Taehyun yakınımda olduğu için gergindim ve kendimi bir garip hissediyordum. Duyduğum şeyin gerçek olduğuna emindim. Uyumuyordum, uykuluydum ama uyumuyordum.
Senden hoşlanıyorum Beomgyu, senden çok hoşlanıyorum.
Söylediğinde ciddi miydi? Benden hoşlanıyordu. Yani o şekilde mi? Gerçekten mi?
İç çekip göz ucu ile Taehyun'a baktım. Sessizdi, oldukça üzgün ve yorgun görünüyordu. Şimdilik dün gece hiçbir şey duymamışım gibi davranacaktım.
Kısa süre sonra kiliseye vardığımızda bahçesi bile oldukça doluydu. Siyahlar içindeki insanlar ile dolup taşmıştı kilise. Hana teyze bizden ayrılıp içeriye giderken Taehyun ve ben diğerlerinin yanına gitmek için bahçede kaldık.
"Çok sevilen biri olmalı." dedim kalabalıktan ötürü. Taehyun başını salladı.
"Ben de çok severdim. Küçükken evlerine çok sık giderdim. Kendi büyük annem gibiydi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hana'nın yıldızı ╬ taegyu
Fanficsarı saçların en az bu aptal kasaba kadar sıkıcı 12.08.23