Bağırışlar, kırılan eşyalar, havada uçuşan küfürler... Yatağımdan korku içinde kalktım. Bu hayatımda ilk kez yaşadığım bir durum değildi ama buna alışmak imkansızdı. Her kavgada aynı şekilde tedirgin oluyordum. İçimden sessizce dualar ederek merdivenin köşesinden aşağıya baktım. Annem adeta deliye dönmüştü. Babam onu sakinleştirmeye çalışıyor fakat annem durmadan ona vurmaya çabalıyor, yumruklarını savuruyor, kalan son gücü ile babama zarar vermek için uğraşıyordu.
"Bana bunu nasıl yaparsın? Beni bir sekreter parçasıyla nasıl aldatırsın!"
Çok yüksek sesliydi, duymak istemiyordum. Sadece uyumak istiyordum. Neden kavga etmek zorundalardı ki?
"Sana her şeyimi verdim! Sahip olduğun tüm zenginliği sana ailem verdi! Elimizde ne var ne yok her şeyi kaybettin beceriksiz herif! Rezil ettin bizi! Bir de üstüne beni aldattın ha! Neyimi beğenmedin? Onda olup bende olmayan şey neydi?"
"Senin gibi deli değildi! Oldu mu?"
Anneme nasıl böyle söylerdi? Annem deli değildi, annem sadece biraz fazla sinirlenmişti. Zavallı annem, onun hiçbir suçu yoktu ki!
"İlaçlarını içmeyi bıraktığından beri kafayı sıyırdın!"
"Pislik herif!Beni böyle sen delirttin! Hayatımı mahvettin! Çocuk doğurmak istemediğimi söylemiştim sana! Beni bu eve sen hapsettin!"
Tak,tak,tak,tak,tak...
Annem beni istemiyordu. Benim yüzümden, her şey benim yüzümdendi. Bir sandalyenin kırıldığını duydum. Kulaklarımı sıkıca kapattım.
Tak,tak,tak,tak,tak...
Tüm bunlara ben sebep olmuştum. Annem benim yüzümden bu kadar çok ağlıyordu. Hepsi benim suçum... Hepsi benim suçum...
Evin ayaklarımın altından kayıp gittiğini hissettim. Deprem mi oluyordu, yoksa evimize birileri mi saldırmıştı. Duvarlar yıkılıyordu. Babam mıydı tüm bunları yapan? Üzerime bir duvar düşüyordu.
Tak,tak,tak,tak,tak...
Sıçrayarak uyandım. Nefes nefese bulunduğum ortamı algılamaya çalıştım. Odamdaydım, yatağımdaydım, hepsi bir rüyaydı. Kafamı sessizliğin içindeki "taktak" sesine çevirdim.Odamın penceresine bir karga konmuştu, pencereme vurup duruyordu. Nefes nefese yerimde doğruldum. Birkaç kez yutkundum, dilim damağım kurumuştu. Komodinime bıraktığım, sıcaktan mahvolmuş bir şişe su vardı. Ona uzanıp kafama diktim.Tadı berbattı ama en azından boğazımdaki kuruluğu giderdi.
Sırtımı yatak başlığına yaslayıp derin derin soludum. Annem neyse de bir süredir babama hiç rastlamamıştım rüyalarımda. Genelde pek uğramazdı.Öyle ya da böyle sonuçta yine uykum berbat olmuştu. Yataktan kalkıp pencereye doğru yürüdüm. Bu sıcakta ne diye kapatmıştım ki zaten? Pencereyi yukarı kaydırdığımda cama vurarak kafamı şişiren karga uçup gitti. Kollarımı pencereye yaslayıp kafamı dışarı sarkıttım. Sonunda biraz temiz hava...
Yüzüme hafifçe vuran rüzgar beni ayıltmaya ve korkunç rüyayı başımdan savmama yetmişti.
Taehyun'un odasının ışığı yanıyordu. Saat kaçtı acaba da uyumamıştı?
Pencerenin önünden çekilip yeniden yatağıma oturdum. Komodinin üzerinde eve gelince çıkartıp attığım kravatım duruyordu. Ona bakmak beni birkaç saat öncesine götürdü.
Chaewon'un peşinden koştuğumu, ona yetiştiğimdeyse tokadı yediğimi hatırlattı. Ne Chaewon ile konuşabilmiş ne de Taehyun'un yanına gidebilmiştim çünkü tam da beklediğimiz gibi birinci sırayı biz almıştık. Bunu kutlamak içinse ilk defa bulunduğum bir kasabada yemeğe gitmiştik. Yemek güzeldi, içkiler de güzeldi ama aklımda bunca şey; başımda bu kadar dert varken tüm gruplar içinden en iyi seçilmemize bile doğru düzgün sevinememiştim. Çok bir şey içmemiş sadece biraz yemek yemiştim. Eve dönmemiz ise gerçekten geceyi bulmuştu. Hana teyze uyuyordu geldiğimde. Taehyun hakkında ise hiçbir fikrim yoktu. Ben geldiğimde sesi soluğu çıkmıyordu. Ben de odama gelip uyumuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hana'nın yıldızı ╬ taegyu
Fiksi Penggemarsarı saçların en az bu aptal kasaba kadar sıkıcı 12.08.23