(Şarkı sözlerinin girdiği yerlerde bence şarkıyla okumalısınız 👉👈 ayrıca 7000 kelimeye 7000 yorum yakışır kıpsss 😌😃🤙)
-
can't help falling in love with you - elvis presley
stars- the cranberries
-
Kasaba geceleri de sabahları da şehirdekinden bambaşka oluyordu.Bunu burada geçen daha birinci haftamda falan bile söyleyebiliyordum. Geceleri şehirde bitmek bilmeyen araba sesleri, sarhoş insanların şarkıları; sabahları çocukların gürültüsü,vapurun düdüğü derken hiçbir zaman sessizlik olmaz. Şehir gürültüsü diye bir şey vardır ya hani, başlı başına birçok anlam taşır. Böyle yalnızca şehir sesi demek bile yeterlidir insanın kafasında rahatsız edici bir gürültü canlandırmak için. Bir de sönmek bilmeyen ışıkları vardır şehrin. Sokak lambaları yetmez de market tabelaları eşlik eder. Geç saatlere kadar sönmez pencerelerdeki ışıklar. Öylesine ışık kirliliği vardır ki yıldızlar bile gözükmez. Ama kasaba bunca zaman alıştığım tüm bu şehir kültüründen çok farklıydı. Geceleri duyabildiğin tek şey cırcır böceklerinin şarkısıydı. Pencereden baktığında ne bir beton yığını ne de rahatsız edici derecede kötü mimarlık eserleri vardı. Yalnızca alabildiğine orman ve başını kaldırdığında görebileceğin yıldızlarla dolu bir sanat eseri olan gökyüzü...
Sabahların tatlı esintisiyle uyanmak güzeldi tabii ancak bir günlüğüne bir istisna yapılabilirdi. Çünkü daha güneş bile doğmadan, karanlık odanın içinde beni dürtüp duran Taehyun ile güne başlamak kesinlikle en iyi seçenek değildi.
"Uyansana amına koyayım. Ne ağır uyku bu?"
Beni hayvan gibi dürtüp durduğundan zaten çoktan uyanmıştım ama gözlerimi açamıyordum. Sanki tutkalla birbirine yapıştırılmıştı gözlerim. Taehyun'un üzerimdeki elini ittirip diğer tarafa döndüm.
"Git başımdan." diye mırıldandım uykulu uykulu. Uykuya hiç doymamıştım. Zaten daha hava bile açmadığından bu soğukta sıcacık yatağımı terk etmek istemiyordum.
Taehyun'un sabır çekerek yatağa çıktığını hissettim. Beni yine omzumdan tutup sırt üstü çevirdi. Sürekli elleşip durduğundan artık mecburen gözlerimi açtım. Oda gerçekten karanlıktı amına koyayım. Gecenin bu vaktinde ne diye kaldırıyordu beni?
"Geç kalıcaz senin yüzünden. Kalk artık."
Mızmızlanarak mırıltılar eşliğinde gerindim. Ellerimle gözümü ovuşturup zar zor kendime gelmeyi başardım. Taehyun yataktan kalkıp odanın ışığını açtı. Işığa alışmayan gözlerim acıdığı için ellerimi gözlerime kapattım.
"Saat kaç?" dedim boğuk sesimle.
"Altı"
Oflayarak yatakta dikeldim. Üzerimdeki örtüyü atıp ayağa kalktım. Taehyun beni aşağıda beklediğine dair bir şeyler söyleyip gittikten sonra kendimi yeniden yatağa atmak gibi fikirlerim olsa da beni çiğ çiğ yiyeceğini bildiğimden bu fikirden hemen vazgeçtim. Hava, şu an erken saatler olduğundan olsa gerek biraz soğuktu. Ben de basit bir eşofman ve hoodie ile kıyafet işini hallettim. Yüzümü belki de on kez yıkamıştım fakat yine de tam ayılamamıştım. Dün gece hazırladığım küçük sırt çantamı omzuma takıp alt kata inerken de neredeyse düşecektim, resmen ayakta uyuyordum. Erken kalkmaya alışkın olan Taehyun oldukça formda gibi gözüküyordu. Sabırsız bir şekilde gelmemi bekliyordu. Yanına vardığım zaman sessizce şükürler olsun dediğini duydum. Ne abartmıştı ya, iki dakika geciksek ne olurdu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hana'nın yıldızı ╬ taegyu
Fiksi Penggemarsarı saçların en az bu aptal kasaba kadar sıkıcı 12.08.23