korsanlar rom içer

509 80 236
                                    

Kasabaya gelişimin üçüncü günüydü. İlk gün Taehyun ile biraz takıldığımız için kasaba hakkında az çok bir şeyler öğrenebilmiştim. Henüz doğru düzgün bir yer gezmemiştim ve Taehyun'dan başka takılacak kimse olmadığından haliyle canım sıkılıyordu. Taehyun da beni pek umursuyor gibi değildi, kendi işleri ile ilgileniyordu. Ancak şanslıydım ki daha geleli bir hafta bile olmadan kendime kolay yoldan bir iş bulmuştum. Evde birkaç eksik olduğundan Hana teyze beni kasabanın meydanındaki süper markete göndermişti. Ufak tefek erzak satan yerlere kıyasla bu kasabanın en büyük marketi burasıydı. Gazete ve dergiler, plaklar, gıdalar, alet edevatlar ve hatta makyaj malzemelerine kadar birçok şey vardı burada. Şehirdeki kadar olmasa da gelişmişti bu kasabaya göre. Kasabadaki diğer küçük dükkanlar burasıyla yarışamazdı bile. Bu yüzden yavaş yavaş hepsi kapanmaya başlamıştı. Bu markete girdiğimde kasada çok tuhaf biri duruyordu. Tuhaftan kastım biraz farklıydı işte. Uzun pembe saçları, dudağında ve kaşındaki piercingleri, dövmeleri ve giyim tarzıyla bu kasabaya hiç yakışmadığı çok açıktı. Benim yaşlarımda olduğunu tahmin ettiğim bir gençti. Kasadan ürünleri geçirirken onu incelemek için bolca vakit bulmuştum. Üzerinde kocaman harflerle Metallica yazan baskılı, bol bir tişört giyiyordu. Birkaç tırnağında siyah oje vardı. Dediğim gibi herif farklı bi tipti. Tam benim tarzım diyemezdim fakat hoş göründüğünü de inkar edemezdim.

Pek de kalabalık olmayan kasabada beni ilk kez gördüğünden o da göz ucuyla beni incelemişti, fark etmiştim bunu. Yine de ben ücreti ödeyip çıkana dek hiç konuşmamıştık. Tam kapının önündeyken içeri girerken fark etmediğim ilan gözüme çarpmıştı. Bunun üzerine hemen geri döndüm ve koşarcasına pembe saçlı çocuğun yanına gittim.

"Selam, aradığınız harika kalifiye eleman benim." dedim. Bir anda konuya girişime şaşırmış olsa da bozuntuya vermedi. Daha önce iş tecrübem olup olmadığını sordu. Mutlaka tecrübeli birilerini arıyorlarmış. Ben de iş tecrübem olmadığını ama uzun yıllar boyunca şehirde yaşayıp bir çok süper market gezdiğimi söyledim. Bunun üzerine pembe çocuk neredeyse beni kapının önüne koyuyordu. Neyse ki bu iş için ne kadar uygun olabileceğimi ve bu işi ne kadar istediğimi anlatıp yalvarmam sonuç gösterdi de patronunu çağırmayı kabul etti. Sonrası çok da zor olmadı. Patrona çok dinamik ve güçlü biri olduğum, iş başında hiç yorulmayacağım hakkında palavralar sallayıp onu uygun bir fiyata ikna etmeyi başardım. Biraz aptal bir adamdı şükürler olsun. Kolaylıkla işi kapmayı başardım.

Böylece markette çalışacağım gün gelip çattı. Marketi henüz açmışken isminin Yeonjun olduğunu öğrendiğim pembe eleman bana kasada kendisinin duracağını benim de sayım, paketleme, rafları yenileme gibi işlerle uğraşacağımı anlatıyordu. Parası fena değildi bu yüzden çok da yorucu olmayan bu işleri yapmaktan zarar gelmezdi. Üstelik haftasonları izinli olacaktım. Daha ilk haftadan böyle bir işi kaptığım için kendimi aşırı yetenekli hissediyordum. Yeonjun bana depoyu gösterirken bir yandan da iş yerinde başına gelen saçmalıkları anlatıyordu.

"Bu kasabada cidden tuhaf insanlar var. Geçenlerde adamın biri gelip kondom almak istedi. Gitmiş kral boy almış gelmiş gözüme sokmaya çalışıyor. Lan senin sikinin boyuyla ilgileniyor gibi mi duruyorum ben? Hayır bir de geldi iade ediyor olmadı diye. Titan mısın amına koyayım nasıl bir sikin var?"

"Ne?" diye bağırdım kahkahalarımın arasından.

"Hayır kullanmış bir de orospu çocuğu. Sanki pantolon değiştiriyor pişkin pişkin gelmiş."

Hâlâ gülüyordum ama Yeonjun henüz yeni yaşadığı olayın sinirini atamamıştı anlaşılan ki öfkesi her halinden belli oluyordu.

"Dün de bir salak köpekler için olan ilaçlardan alıp içmiş hesabını bana soruyor. Ben ne bileyim kim için aldığını? Ruh hastaları ya. Bunaldım gerçekten. Bi içip sıçmam lazım kendime gelmek için."

hana'nın yıldızı ╬ taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin