sarı en sevdiğim renk

510 67 98
                                    

TW: Şiddet ⚠️

Marketteki işimi bırakmamın üzerinden birkaç gün geçmişti. Yeonjun başta çok üzülmüş olsa da müzik grubu için bıraktığımı öğrenince benden bile çok heyecanlanmıştı. Markette işler yoğun olduğunda ona yardıma geleceğime dair sözlerimi de verdikten sonra market işini halletmiştim. Arkadaşlarımın arasında hızlıca yayılan bu haber onları da çok mutlu etmişti. Hepsi festivalde beni izlemeye geleceklerini söylüyordu. Fakat beni şaşırtan bir şey olmuştu. Taehyun'un tavrı zaten ortadaydı fakat Soobin de kimlerle çalacağımı öğrendikten sonra biraz tuhaf davranmıştı. Sanırım o da bizimkilerden pek hoşlanmıyordu.

Neyse ki aptal Taehyun gibi kavga çıkartmamış ve çok da umursamamıştı. Zaten aklı yeterince doluydu belli ki. Yeonjun'un utanç içinde Soobin ile nasıl seviştiğini anlattığı ve herifin şeyi canavar gibi şakalarını durmaksızın yaptığı günden sonra ikisinin bariz bir şekilde daha yakın olduğu belliydi. Yeonjun zaten utanmaz herifin teki olduğundan hiçbir şey olmamış gibi davranmaya başlaması sadece bir gününü falan almıştı ama Soobin hâlâ Yeonjun'un yanında gergin gibiydi.

Kısacası arkadaş grubumdaki herkesin keyfi yerinde gibiydi. Bana gelirsek, ben de iyiydim. Sanırım şu sıralar kafamı dağıtma konusunda biraz başarı yakalayabilmiştim. Müzik işi başladığından beri hiç kabus görmediğimi fark etmiştim. Sevdiğim bir şeyler yapmanın üzerimdeki bu depresyon bulutlarını biraz da olsa dağıtması bana çok iyi gelmişti.

Şimdiyse koltukta yayılarak oturmuş kucağımdaki yavru kediyle oynuyordum. Birkaç haftada bile gözle görülür şekilde büyümüştü. Süt içmekten şişen tombul bir göbeği vardı. Tırnakları henüz yeterince keskin değildi.
Kendini aslan gibi hissetse de aslında hâlâ minicik bir yavruydu. Oyun oynarken elime geçirdiği tırnakları canımı yakmıyordu. Parmaklarımı ısırmasından hoşlanıyordum. Tam da benim sevdiğim gibi oyuncu bir kediydi. Büyümeye başladıkça uyuma süresi de epeyce azalmıştı. Bir yerlerde koşturuyor ve evi inceliyordu. Dünyayı yeni yeni tanıdığı için her şeye karşı oldukça meraklıydı.

Avcumun içinde parmaklarımı ısırmaya çalışırken minik burnunu öptüm. Bu sırada Hana teyze heyecanlı bir şekilde içeriye girdi.

"Beom, bak ne buldum!"

Elinde kocaman bir fotoğraf albümü ile yanıma oturdu. Biraz tozlanmıştı, eliyle üzerini temizledi.

"Bir süredir kayıplara karışmıştı. Meğer tavanarasındaymış."

Kalın kapağı yavaşça açtığı zaman sayfalara yerleştirilmiş siyah beyaz fotoğraflarla karşılaştım. Oldukça eski olmalılardı, henüz renkli fotoğraflar çekilmeye başlanmadan öncesinden kalmalardı. Bal'ı kucağıma bırakıp Hana teyze'ye doğru yaklaştım. Fotoğraflara dikkatlice bakınca annemin gençliği olduğunu fark ettim.

"Bunlar..." dedim ve dudaklarımı dişleyerek annemin fotoğrafına uzandım. Parmaklarımın altındaki kadın annemdi, ne kadar da güzeldi.

Benim yaşlarımda olmalıydı, Hana teyze ile yanyana oturmuşlardı. Hana teyze'nin yüzündeki kocaman gülüşe tezat oluşturan hafif ama asil bir gülümsemesi vardı. Saçları uzundu, çok uzundu hem de.Zamanın modasına göre yapılmıştı. Yakaları geniş, ekoseli bir elbise giyiyordu.

"Bu fotoğrafları ilk kez görüyorum."

"Güzel değil mi?"

Başımı hızlıca aşağı yukarı salladım. Kalbim küt küt çarpıyordu.

"Çok güzel."

Hemen altındaki fotoğrafı gösterdi. Bu fotoğrafta da bir sahilde poz vermişti. Yine aynı silik gülümseme vardı dudaklarında. Öyle güzel kıvrılmıştı ki dudakları o kendinden emin halini iliklerime kadar hissetmiştim. Alımlı olduğunun farkındaydı fakat kibirli değildi. Karşısındakileri etkileyebileceğini biliyordu.

hana'nın yıldızı ╬ taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin