Odamda oturmuş sakızımı çiğner iken kitap okuyordum, aslında kızın fahişelik lerini okuyordum,kitabı kapatarak yaktım ve küllerini pencereden dışarı attım, saçma bir kitap odamda bulunamazdı, asla.
Sakızı balon yaparak dışarı baktım, gökyüzü bu gün griydi, derin bir nefes aldım, yoongi bu gün sinirin sınırındaydı ha.
Ah gülerek gözlerimi kapadım, onu en son 20 yaşımda iken görmüştüm, heybeti dizlerimi titretmişti, gözleri o kadar güzeldi ki yeşil irisleri her an ortalığı yıkabilirdi.
Kanatları kocamandı ve yerde sürükleniyordu, ejderha kralına yakışan bir vücudu da vardı, sadece deri pantolon giyiyordu ve üstü çıplaktı ve beyaz teni, kasları..
Ona öyle bir dalmıştım ki,ağızım açık kalmıştı ve salyam akmıştı, gerçek anlamda ve o hareket ettiğinde hemen kendime gelerek kafamı eğip ağızımı silmiş ve geri ona dönmüştüm.
Sinir olduğum tek şey beni görmemişti, beni, bu diyarın en güzel ve görkemli, alımlı ve güçlü Jung Hoseok'u görmemişti ve en paçavra, işe yaramaz bir kahin'i görmüştü.
Beyaz uzun saçlı, kırmızı rüküş elbisesinin içinde esmer teni belli olurken sıradan kahve gözleri yoongi'yi yiyordu ve boktan cesareti ile onun karşısına çıkmıştı ve yoongi bu cesaretten etkilenip onu odaya götürmüştü.
O kadar sinirlenmiştim ki olduğumuz oda bir den alevlere misafirlik ederek yanmıştı, herkes kaçışır iken benim boynuzlarım çıkmıştı.
Hem ben özeldim,hem suya hem ateşe hükmedebilirdim ki benim yerime o rüküş kadını seçmişti.
Sinirlenirlerim yeniden oynamıştı, gözlerimi açarak aynanın önüne giderek oturdum, tarağımı alarak kızıl ve mavi saçlarımı taramaya başladım ve güzel, iki rengi, mavi ve kırmızıyı barındıran gözlerime baktım, tek iris iki renk, ben detaylarım ile de,bir bütün ikende mükemmel ve paha biçilemez dim.
Kapım çaldığında izin verdim, kapı açıldı ve taehyung içeri süzüldü, kafasını kaldırmadan konuşunca onu dinledim.
"Kral jung sizi bekliyor efendim"
"Tamam"
Geri odadan çıktığında kalkarak bende odadan çıktım, yine hangi sıkıcı konuyu konuşacaktık merak etmiyordum bile.
Odanın önüne geldiğimde kapılar açıldı, babam masanın baş ucunda oturmuş bana bakarken sakızımı ağızımda döndürdüm.
"Beni çağırmışsınız kralım"
Pervasız hallerim onu deli ediyordu ama bu umurumda değildi, ben ondan bile güçlüydüm daha fazla güç için deliren biriydim, karşısını işaret ettiğinde oturdum, ellerini birleştirip konuştu.
"Biliyorsun ki benden sonra gelen kral sensin hoseok"
Geri yaslanıp kafamı salladığımda güldü, bu alaycı bir gülüştü.
"Ama hala bir ejderha ya sahip değilsin"
Ah siktiğimin ejderhaları, kral olmak için ejderhaya sahip olmalıydım, üvey annemde bir ejderhaydı ama genlerini aktaramazdı ve çocuk yapamazdı, ejderhaların çocukları olmazdı, o yüzden babam su halkından birini kandırmıştı ve ben olmuştum ki dünyanın tek mucizesi ben doğmuş her kes önümde bebek olmama rağmen korku ile eğilmişti.
Sinir ile gülerek geri yaslandım.
"Evet, bu saçma kural nereden çıktıysa, hiç bir ejderha eşim olmaya layık değil"
"Min Yoongi de mi?"
Yutkunarak dikleştim, yoongi'ye zaafım olduğunu biliyordu ve onu 30 yıl dır unutamadığımı da.
"Neyse ne"
"Bak, bu yıl ya ejderha nı bulursun ya da 100 yıl daha beklersin"
"Parti için bir şeyler yaparsın"
Kalkarak konuştum ve odadan çıktım, küplere bindiğini biliyordum ve keyif ile sırıttım, beni gafil avlamaya kimse çalışamaz,bu babam bile olsa.