Uyandığım gibi banyoya girdim ve bir saat çıkmadım, kokular, sabunar,peelingler, sonunda durulanarak çıktım ve seçtiğim kıyafeteri giyindim.
Kahvaltıya indiğimde üvey annem gülümsedi, o her zaman eşsiz bir güzelliğe sahip, kudretli bir kadındı, elmas gözleri gülüşü ile parladı, kadife sesi kulaklarıma doldu.
"Günaydın hoseok"
"Günaydın anne"
Gri saçlarını öperek yanına oturdum, gerçek annem ben doğduktan sonra öldüğü için onu hiç tanımamıştım ama onunda kuretli biri olduğunu düşünyordum.
Saçlarıma elini koyarak okşadı.
"Çok güzel olmuşsun"
"Teşekkür ederim, randevum var"
"Ah çok sevindim güzelim"
Gülerek ona baktım, babam sırıtarak konuştu, yaşlı, huysuz, bunak.
"Randevu mu? Kimin ile?"
"Min Yoongi ile"
Memnun şekilde kafasını salladı, annemin gülüşü büyüdü.
"Zor biri olduğunu duymuştum, kralımızı hiç görmedim"
"Zor biri, doğru ama bana karşı koyamadı"
Sırıttığımda kafasını salladı ve suyunu içti.
"Benim oğlum için zor diye bir şey yoktur"
"Annemin azmini aldığımdandır"
Elini tutarak sıktım, anneme sınırı olmayan bir sevgi ile bağlıydım ama babam için aynı şeyi söyleyemeyecektim
Yemeğimi yedim ve kalktım, odamdan bir kitap alarak bahçeye indim, ileride taehyung'u çiçekleri sular iken görünce yanına gittim.
"Naber tae"
Beni görünce eğlerek selam verdi ve konuştu.
"Çiçekleri suluyordum prensim"
"Ben hallederim"
Üstümüzdeki bulutlar yağmaya başladığında taehyung'a döndüm, yorgun görünüyordu.
"Git ve biraz dinlen, yorgun görünüyorsun"
"Ama işler"
"Ne diyorsam onu yap tae"
"Teşekkür ederim efendim"
Omuzunu sıkarak güldüm, oda gülümsedi ve ilerlediğinde bulutu parçalara bölerek diğer çiçeklere gönderdim.
Sonunda bittiğinde bulutu dağıttım, gölgelik bir yere geçerek kitabımı açtım ve okumaya başladım.
Birden rüzgar sert şekilde bana çarptığında sayfamı kaybettim, karşımda gölge olduğunda kafamı kaldırdım, yoongi gülerek bakıyordu, elini uzattığında kitabımı kapattım ve kenarı koyarak uzattığı eli tuttum.
Kalktığımda elimi öptü.
"Tünaydın"
"Hoşgeldin"
"Gidelim mi?"
Kafamı salladığımda elini belime koydu, ellerimi omuzlarına koyduğumda beni kaldırarak kucağına aldı, kollarımı boynuna bacaklarımı da beline koydum, ellerini kalçalarıma koyduğunda göz devirdim, gülerek kanatlarını açtı ve çırparak yükseldi.
Kafamı omuzuna koyarak kokusunu soluyup etrafa baktığımda bulutların üstüne çıktı, gülerek elimi uzatarak dokundum.
İlerledi ve gökyüzünde olan krallığına getirdi beni, en tepeye yükseldi, uçan bir toprak parçası vardı ve üstünde masa ve sandalyeler, gülerek ona baktığımda sırıttı.
"Sessiz bir yer daha iyi"
Kafamı salladığımda toprak parçasının üstüne indik, beni kucağından indirdi, masamı çektiğinde teşekkür ederek oturdum, karşıma oturdu ve geri yaslandı.
"Pekala, tanışalım bakalım"
"Huylarımdan bahsetsem iyi olur"
Eli ile referans yaptığında geri yaslandım.
"Bana emir verilmesinden hoşlanmam, sinirlenirsem burnumun dikine gidebilirim ve genelde yaptıklarımın sorumluluğunu almam, hak eden cezasını alır, kim olursa olsun. Pervasız davranırım ama bu aklımın beş karış havada olduğu anlamına gelmez, en önem verdiğim şey ise sadakat, bana bağlanıcak isen hayatın benden ibaret olucak, gözün sadece beni görücek, sonra aklıma geldikçe sayarım."
Kafasını salladı ve dudaklarının yanı aşşağı doğru kıvrıdı, pembe,can alıcı dudakları.
"Zorsun ama baş edebilirim, pekala ben ise katıyımdır, lavbaliliği sevmem, yargısız hüküm vermem, dengeye önem veririm, sadakatsiz olsan bile umurumda olmaz, çok kiş ile yattım ve karşımdaki insanın sütten çıkmış ak kaşık olmasını bekleyemem, sinirlenirsem zor sakinleşirim, aklıma geldikçe sayarım"
Sırıttığında kafamı salladım, bir kadın elinde tepsi ile geldi, fincanları önümüze koydu,çayı doldurdu ve geri çekildi, kafasını hiç kaldırmadan geri gittiğinde fincanı alarak kokladım, içecek kokuları nı çok seviyordum.
(Her yemeği ve atıştırmalığı yemeden önce koklayan ben🤭)
Çaydan bir yudum aldığımda tadı bizim saraydaki gibi değildi, daha hafif ve lezzetliydi, gülerek bir yudum daha aldım, yoongi'ye baktığım da gülerek bana bakıyordu.
Yanaklarım kızarırken etrafa baktım, cidden burası mükemmeldi, ona döndüm.
"İlişkimizin çıkar ilişki olsun istemiyorum, sonuçta aynı odayı paylaşıp beraber kararlar alıcaz, bizi sadece biz bilcez ve dinleyeceğiz ve sevgisiz bir birliktelik istemiyorum"
"Sen sevgimi istiyorsun"
Alay ederek konuştuğunda karnım kasıldı, kaşlarımı çatarak kalktım, sinirenmiştim.
"Komik olan ne?"
"Sana sevgimi vermem"
"O zaman bir alakamız da kalmadı"
Krallığıma, odama bedenlendim, gözlerim dolduğunda olduğum yere çöktüm ve ağlamaya başladım, ben sevilemeyecek bir insanmıydım?
Neden sevgini vermiyorsun yoongi?