Seokjin ve kardeşlerinin konuşmasından bu yana birkaç gün geçmişti. Jimin birkaç gündür tuhaf davranıyordu. Taehyung bunun farkına varır ve sevgilisi ile konuşmak için yanına gider gittiğinde yanında Jungkook'un olduğunu görür ama bunu umursamaz.
Taehyung: Bebegim?
Jimin: Efendim tata?
Jungkook: Tata mı?
Taehyung: Evet Jimin-ah arada bana öyle hitap eder neyse sevgilim iyi misin sen?
Jimin: İyiyim ben tata.
Taehyung: Jimin-ah 2-3 gündür tuhafsın ne oldu anlatır mısın bana?
Jungkook: Taehyung doğru söylüyor anlatmak istersen dinleriz seni.
Taehyung: Aynen.
Jimin: Anlatılacak bişey yok herneyse ben dışarı çıkıyorum.
Taehyung: Nereye gidiyorsun?
Jimin: Hava almaya.
Jimin evden çıkar.
Taehyung: Ne oldu şimdi?
Jungkook: Bilmiyorum.
Jungkook Taehyung'un yanından ayrılıp odaya geçer. O sırada Jimin sahile gider ve kendi kendine konuşurken yanına biri gelir.
Su-hyun: Kendi kendine konuşmayı seviyorsun galiba.
Jimin: Anlamadım?
Su-hyun: Diyorum ki kendi kendine niye konuşuyorsun bişey mi oldu?
Jimin: Kendi kendime konuşmam sizi niye bu kadar ilgileniyordur olsa bile size anlatacağimi düşünüren şey nedir?
Su-hyun: İnsanlar bazen tanıdıği kişilere anlatamadığıni yabancı kişilere anlatır o yüzden senin anlatacağıni düşünüyorum.
Jimin: Belkide doğru düşünüyorsun adını bilmediğim kişi.
Su-hyun: Adım lee su-hyun senin adın ne peki?
Jimin: Benim adım da park jimin.
Su-hyun: Memnun oldum Park Jimin hadi anlat bakalım ne derdin varmış.
Jimin: Bir insan unuttuğu hatta yaşamadığı şeyleri hatırlar mı?
Su-hyun: Bir insan yaşamadığı bişeyi nasıl hatırlasın ki?
Jimin: O da doğru o zaman unuttuğu şeyi birdenbire hatırlar mi?
Su-hyun: Bir travma yaşadıysak beynimiz bize oyunlar oynar ve bu oyunlar bazi şeyleri unutmamızı sağlar.
Jimin: Anladığım dilden konuşsan ya doktor dili gibi konuşuyorsun.
Su-hyun: Yani hatırlarsın ama bu hatırlamadığın şey seni şok etmişe benziyor gibi.
Jimin: Evet hatta delirdiğimi bile düşündüm.
Su-hyun: Neden delirdiğini düşünüyorsun? Kötü bişey mi oldu?
Jimin: Evet nasıl anlatsam ki bilemedim şimdi.
Su-hyun: Anlat dinlerim seni ben.
Jimin: Kapi'nın önünde çıplak ve kanatları kırılmış bir melek görsem bile mi? Bence halisünasyon gördüğümü düşünüyorum.
Su-hyun: Peki sen inanmıyor musun o gördüklerine.
Jimin: İçten içe inanasım geliyor ama kanatlı ve çıplak biri mi? Hatta kapımin orda bilemiyorum bunu birine desem beni tımarhaneye kapatırlar.
Su-hyun: Ben sana inanıyorum Jimin.
Jimin: Neden tanımadığın birine inanıyorsun?
Su-hyun: Belkide seni tanıyorumdur ama sen beni tanımıyorsundur.
Jimin: Anlamadım ne demek istediniz? Ben seni tanıyorumdur ama sen beni tanımıyorsundur derken?
Su-hyun: Jimin ne demek istediğim önemli değil benim asıl senin kendi gördüklerin ve hatırladıkladın önemli sen neye inanmak istiyorsan ona inan eğer kapında çıplak ve kanatları kırılmış biri gördüysen belki de doğrudur gördüklerin sadece neyi gördüğün neye inandığın seni ilgilendirir anladın mı?
Jimin: Anladım o zaman ne yapmam gerekiyor benim.
Su-hyun: Onu da kendin bul Jimin.
Jimin 'in cevap vermesini beklemeden ordan ayrılıp gider ve kendi olduğu kişiye bürünür.
Sizce Su-hyun kimdir? Neden Jimin'i tanıdığını söyledi?
~Lütfen oy vermeyi unutmayın~
~Fikirlerinizi yorumlarda belirtebilirsiniz sevinirim çünkü merak ediyorum~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
guardianes del ángel / TEXTİNG VMİNKOOK
FanfictionJungkook en sevilen melekti ama iki kardeşi onu çok kıskanıyordu bu yüzden iftira attıp Jungkook cennetten kovuldu yeryüzüne gönderildi aynı bir ateş topu gibi yere düştü ve onu bir evin kapısında ikı kişi buldu Jungkook'un hayatı bundan sonra o 2 k...