Yaklaşık bir gün geçmiş ve ya geçmemişti ki Marry Mızmız Myrtle'in tuvaletinde bulunmuştu, Gallert ona sıkı sıkı sarılmış, hesap sormuş ve Marry ise hiç bir şey hatırlamadığı için “sabah oraya gitmiştim ve uyuyakalmışım, çok yorgundum ve bilirisiniz, oraya pek gelen olmaz, uyumuşum” diye bir cevap verdi, herkes Marry'in kaybolmasına o kadar alışmıştı ki bunu duymak şok edici gelmişti.
Draco Marry'i kahvaltıda gördüğünde onunla bir güzel dalga geçti, ona lakap takıyor, kendince eğeleniyordu, Marry ise onu umursamıyordu, kahvaltıyı edip kalktıklarında iksir sınıfına doğru giderken koridorda Peeves ile karşılaşmışlar ve sabahlarını güzeller güzeli bir şarkı ile şenlendirmişlerdi, şarkının sözleri şöyle diyordu;
“𝑎ℎ 𝑀𝑎𝑟𝑟𝑦 𝑠𝑒𝑛𝑖 𝑘𝑢̈𝑐̧𝑢̈𝑘 𝑢𝑦𝑘𝑢𝑐𝑢
𝐴𝑛𝑐𝑎 𝑢𝑦𝑢𝑟𝑠𝑢𝑛 𝑧𝑎𝑡𝑒𝑛
𝑇𝑢𝑣𝑎𝑙𝑙𝑒𝑡𝑡𝑒 𝑏𝑖𝑙𝑒 𝑢𝑦𝑢𝑟𝑠𝑢𝑛
𝑈𝑌𝑌𝑌𝐾𝑈𝑈𝑈𝐶𝑈𝑈𝑈𝑈”Marry, Pansy ve Draco bu eşsiz performansı dinlediğinde Marry, Draco ve Pansy'den daha az sinir olmuştu, Peeves'i alkışladı ve ona “iyi deneme, bir daha ki sefere daha az detone olursan daha güzel olabilir” demişti, tabii ki de Peeves'in bütün hevesi kaçmıştı ve somurtarak uzaklaşmıştı.
Marry Peeves'i alt etmenin gururu ile iksir sınıfına yol aldı, yolda Fred ve Gerorge ile karşılaştılar, onlar bir şey söylemedi fakat içlerinden anıra anıra güldüklerine herkes emindi, hatta George kendini tutamamış; kahkahasını son anda içinde tutmuştu. En sonunda iksir sınıfına varmış ve eşyalarını hazırlamışlardı, ilk onlar gelmişti çünkü derse henüz 30 dakika vardı, üçüde içinden neden bu kadar erken geldiklerini sorgulamıştı fakat üçüde bir şey söylememişti.
En sonunda Draco bir sohbet konusu açmaya karar vermişti “cidden tuvaletye mi uyudun? ” diye bir soru yöneltti Marry'e, Marry iç çekti, tabii ki uyumamıştı ve onlara ne demesi gerektiğini bilmiyordu, zaten günlüğü de düşürmüştü, sanırım sadece hayır diyecekti. “Elbette hayır” diye cevap verdi Marry, Draco ve Pansy ona baktılar, hafif bir şok olmuşlardı ve Pansy sordu;“o zaman neredeydin, neden yalan söyledin? ”, Marry bu sorunun geleceğini tabii ki tahmin edebiliyordu, Marry Pansy'e döndü; “hatırlamıyorum ve hatırlamıyorum desem kimsenin inanacağını düşünmüyorum, tek hatırladığım sabah seninle konuştuktan sonra tuvalete gitmek ve Boom! Hiç bir şey hatırlamıyorum, kocaman bir boşluk var, sonra ellerimi yıkayıp tuvaletten çıkıyorum ve bak! Tam tamına bir gün geçmiş! ” pansy ve Draco oldukça şaşırmış görünüyorlardı, bir kaç dakika boyunca ikisi de hiç bir şey konuşmadı, o bir kaç dakika içinde altın üçlü, Neville Longbattom, Crabbe ve Goyle gibi şahıslar içeri girmişti.
Bizimkiler bu konu hakkında konuşmayı bıraktılar, çünkü insanlar geliyordu ve bunu herkesin duymasına gerek yoktu, özellikle sınıfın ispikçilerinin duymaya hiç ama hiç gereği yoktu. Profesör geldi ders başladı, her zaman ki gibi bir ders işliyorlardı, Marry akşam üstü profesör Mcgonnagall ile dersi olduğunu bildiği için kendini yormamak için elinden geleni yapacaktı, yorulmak istemiyor ve en kısa sürede bir Boz Kurt'a dönüşmek için can atıyordu.
Standart bir hogwarts sabahı ardından Marry yine 2 ders boyunca ortalıkta gözükmedi, Draco ve Pansy artık şüphelenmeye başlamıştı, 2.dersin tenefüsünde Derste Marry geldi, diğerleri ona büyük bir şüpheli gözüyle bakıyorlardı, Marry anlayamamıştı, Draco'ya nededini sorduğunda Draco onu bir duvara götürdü, altın üçlü de oradaydı, Pansy Marry'e şüphe dolu bakışlar atarken Marry ise neden şüpheli olduğunu çözemiyordu, Draco ona duvara bakmasını söylediğinde duvarda şöyle bir yazı vardı;
“𝑠ı𝑟𝑙𝑎𝑟 𝑜𝑑𝑎𝑠ı 𝑎𝑐̧ı𝑙𝑑ı.”
Bu da ne demekti? Sırlar odası neydi? Marry ne alakaydı? Marry de onlarla beraber derslere girmişti işte, en azından Marry girdiğini sanıyordu, Marry duvara baktığında tüyleri diken diken oldu, içine bir ürperti indi ve sordu; “sırlar odası nedir? ”, bu soruyu sorduğunda Draco'nun bakışları biraz daha yumuşasa da Pansy hâlâ aynı şekilde bakıyordu, Draco tam ağzını açmıştı ki Pansy cevap verdi; “nasıl nilmezsin? Son iki derstir yine kayıplara karıştın ve bir baktık geçen tenefüs bu yazı burada, zaten 1 ders sonra da sen geldin, ne saçmalıyorsun? ”
Marry Pansy'e garip bir bakış attı, gösterilir ama tarif edilemez, ama eğer illa ki bir şey söylemek gerekirse Marry'in bakışları;“ne alaka be ben derse girdim ya” der gibiydi, Marry duvara baktı, duvar Marry'e baktı ve sonra Marry Pansy'e döndü; “ben derslere girdim ya? Görmediniz mi? Hatta dersleirn bitmesine iki ders var.. ”, bu sefer altın üçlü de Marry'e bakakaldı, Draco Marry'e bakıyordu, Pansy şaşkındı, altın üçlü şaşkın şaşkın bakışıyordu. (Kısacası Türk filmi çeviriyorlardı)
Hepsi arkadan bir ses duydu, sinirli bir ses, Flich'in sesi ;“lanet olsun! Bir de sırlar odası çıktı başımıza! ” diye söylene söylene geliyordu, belli ki yine ve yine sinirliydi, bu standart bir şeydi, altın üçlü hemen oradan kaçtı, Marry ise Draco ve Pansy'in elinintutup oradan uzaklaştırdı (Draco midesinin ters döndüğünü hissetti fakat bu hissi umursamamıştı).
Marry olanları dinlerken şok olmuştu, nasıl olur da yine 2 ders kayıplara karışmış ve dersler bitmişti, nasıl olur da o yazıyı yazan kişi gözüyle bakılabilirdi, diğer kimse onun kaybolmalarını önemsemiyordu, sadece Draco ve Pansy bu konu hakkında kafa yoruyordu, fakat Pansy'de Marry'e pek inanmış gibi değildi.