====
Tezgahın en uzak köşesindeki dosyayı aldım. Açıp biraz inceledim. Yapacakları katliam benzeri olayın tarihi yazıyordu, bir ayımız vardı. Bunu engellememiz gerekliydi. Oflayarak yüzümü ellerim arasına aldım. Ayağa kalkıp yarımadanın diğer tarafına -mutfağa- geçtim. Filtre kahve makinesinde biraz vardı, kahveyi bir kupaya koydum. Zilin çalmasıyla kaşlarımı çattım. Elimdeki kupayı tezgaha bıraktım.
Kapının yanındaki rafın arasına saklı bıçağı tutarak kapının deliğinden baktım, Eun'du. Elimi bıçaktan çekip kapıyı açtım. Gülümsedim, "Eun, ne işin var burada?" diye sordum.
Gülümseyerek sarıldı bana, kollarımı beline sardım. "Evde çok sıkıldım. Öyle aklıma geldin." diyerek geri çekildi. Geçmesini işaret ederek yana geçtim. Ayakkabılarını çıkarıp içeri girdi. Derin bir nefes aldım, sadece aşıkmış gibi davranmalıydım. Onun peşinden içeri adımladım. Yarımadanın üzerindeki dosyaları işaret etti, "Çalışıyor muydun?" diye sordu. Tebessümle dosyaları toplamaya başladım, "Sayılır. Grupluyordum sadece." dedim. Durdurup yarımadanın karşısındaki tabureye oturdu. "Yardım edeyim." dedi bir dosyayı eline alarak. Hemen elindeki dosyayı aldım, "Gerek yok, sonra da halledebilirim." dedim. O eline aldığı dosya Park Jeosun'la alakalıydı.
Tüm dosyaları alıp çalışma odasına ilerledim, masanın üzerine bırakıp hemen yanına döndüm. "Kolun nasıl oldu?" diye sordum kolunu tutarak. Elimi tutup çekti, "İyiyim, sıkıntı yok." dedi.
Yanındaki tabureye oturdum, "Kimlermiş peki? Öğrendiniz mi?" diye sordum merakla. İç çekti, "Salak saçma insanlar. Kendilerince benden intikam almaya çalışıyorlar. Önceden patronlarını içeri atmışım." diye açıkladı. Buna benzer bir sürü düşmanı olması normaldi, o kadar insanı alt etmişti sonuçta.
"Çok havalısın gerçekten, kıskanıyorum." dedim yüzünü inceleyerek. Kıkırdadı, "Sen gömlek giyerken aynaya baktın mı hiç?!" diye sordu alayla. Güldüm, "Abartma!" diye mırıldandım. Eliyle saçlarımı karıştırdı, "Abartmıyorum, çok havalı oluyorsun. Buluşmada giymiştin." dedi. Kaşlarımı kaldırdım, "O zaman bundan sonra her yerde gömlek giyeceğim." dedim. Sanki ne yapmam gerektiğimi unutmuşum gibi sadece canım ne isterse öyle konuşmaya başlamıştım.
Kıkırdadı, "Olmaz, başkaları sana bakar hep." dedi kollarını önünde birleştirerek. "Biraz kıskançlık kokusu alıyorum." diye mırıldandım. Gözleri yüzümde dolanıyordu, çok güzeldi. "Biraz." dedi. Kıkırdayıp ayağa kalktım: "Tamam, ne yapalım? Film izleyebiliriz, dışarı çıkabiliriz?"
"Film izleyelim!" dedi. Elinden tutup koltuklara ilerledim. Kalp atışlarım hızlanıyordu, hayra alamet değildi. Koltuğa oturduk, kumandayı elime aldım. "Ne izleyelim?" diye sordum. Kumandayı elimden alıp heyecanla aradı, Harry Potter'ın beşinci filmini açtı. Gülümsedim, "Çok severim!" diyerek ona çevirdim kafamı. Dublajı ve altyazıyı kapattı, "Bende!" dedi heyecanla ve arkasına yaslandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mafia or not? |Bang Chan|
FanfictionCinayet masası bürosunun saha ekibinin lideri, Komiser Cha ve kendini iyilik yapmaya adayan bir çete üyesi Bang Chan'ın tanışmasıyla işler sarpa sarar. ❗️Bu hikayede; şiddet, kan, işkence, adam kaçırma vb. unsurlar bulunmaktadır. Hassas olanlar oku...