four

294 35 53
                                        

====

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

====

Olay yeri bandını kaldırıp adımladım. Bir polis yanıma yaklaştı, "Komiserim, adam çok fena hırpalanmış. Ellerini ve bir bacağını kullanamaz durumdaymış. Elleri belki iyileşebilirmiş ama bacağı kurtarılamayabilirmiş." diye açıkladı. Kafamla onayladım onu, uzaklaştı. Bu sefer o depolardan seçmemişlerdi, ağaçlık bir alandı. Not olup olmadığının bilgisini vermemişlerdi.

Olay yeri incelemenin yanına ilerledim, "Not veya delil var mıydı?" diye sordum. Birileri elime iki tane delil poşeti verdi. Not ve ses kayıt cihazı vardı. Notu okudum ilk, "Komiser, bu adamı araştır. Çıkacak her şey ortaya. Kolay gelsin." Gerçekten tepem atmak üzereydi. Bir insana böylesine işkence edemezlerdi. Hukuk, adalet ve polisler dururken böyle çete/mafya ayakları çekmeleri tam bir rezillik. Hele ki bu notlar.

Ses kayıt cihazını aldım, delil poşetinin üzerinden oynata bastım. Kulağıma yaklaştırıp dinledim. Yine aynı mekanik sesti. Sesi duyduğum an kapattım. İlk incelemeyi olay yeri incelemeye bırakmalıydım. Delil poşetlerini tekrar onlara teslim edip bizimkilerin yanına ilerledim, Heesung'a döndüm. "Kimlik falan çıktı mı üzerinden?" diye sordum. Kafasını olumsuz anlamda salladı, "Hastaneye götürdüler hemen, kan kaybından ölebilirimiş. Ama geldiğimizde zaten pansuman yapılmıştı." diye açıkladı.

Adamı öldüresiye dövüyorlar ama sonra bir de pansuman mı yapıyorlar? "Tamamdır, Jae'yi de alıp hastaneye geçelim. Hadi." dedim ve arabaya ilerledim. İlerde kameraları inceleyen ekibin yanındaki Jae'ye seslendim, "Jae! Gidiyoruz." Hemen yanımıza geldi, Jae ve ben öne bindik. Heesung da arkaya oturunca çalıştırdım arabayı. Heesung'un tarif ettiği hastaneye doğru sürdüm.

"Bu adam kadınları ortağıyla beraber kaçırıp fuhuşa zorluyormuş. Geçen ki cinayet de karınları kaçıran bir adama işlenmiş. Adam daha fazla yapmak istememiş bu işi sonra işini bitirmişler. O cinayette kapanmış oldu." Anlattıklarıyla yüzümü buluşturdum, "Bu insanlarla aynı havayı soluduğu inanamıyorum hâlâ." diye mırıldandım.

Polislerin önünde beklediği odaya ilerledik. Heesung'a döndüm, "Sen durumu neymiş bir öğrensene." dedim. Beni onaylayıp yanımızdan ayrıldı. Odanın kapısında bekleyen polislere cüzdanımdaki kartı gösterdim, kafa selamı verip geçmemize izin verdiler. Jae önde ben peşinde içeri girdik.

Hasta yatağında yatan Park Jeosun'la kalp atışlarım hızlandı. Sinir, hayal kırıklığı, korku ve daha bir sürü duygu bir anda beynime hücum etmişti. Aklıma gelmişti o anlar yine. Beni bulutların üstünde gibi hissettirip en yakınımla gözlerimin önünde... Derin bir nefes aldım. Birkaç defa geçirdim içimden: "İşinle özel hayatını karıştırma."

Jae bana döndü, "Eun, iyi misin?" diye sordu elini omzuma koyarken. Yutkundum, "Sorun yok." dedim kısık çıkan sesimle. Hasta yatağından bize döndü Park. "Eun özür dilerim, çok üzgünüm. Özür dilerim, yaptıklarım iğrençti. O adam, beni öldürecekti! Beni affetmezsen öldüreceğini söyledi!" dedi korkuyla. Derin bir nefes daha aldım, "Ben seni tanımıyorum, sen beni tanımıyorsun." diye uyardım. Jae'nin kafası karışmıştı.

Mafia or not? |Bang Chan|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin