ten

196 26 71
                                    

====

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

====

|Bir hafta sonra|
Hızla merkezden çıktım, arabama binip hastaneye sürdüm. Hız sınırı, kurallar, hiçbir şey umrumda değildi. Gözlerimdeki yaşların akmasına izin veremezdim. Göğsüm hızla inip kalkıyordu. Yutkunmaya çalıştığımda boğazımda bir yumru vardı sanki. En azından hastane yakındı, bu şu anlık tek tesellimdi.

Hastanenin önünde bir yere park ettim. Var gücümle koşmaya başladım. Önüme çıkan insanlar bir kenara kaçışıyordu ya da ben onları itiyordum.

"Hanımefendi burada öylece koşamazsınız!" diye bağırdını duydum bir hemşirenin. Takmadan özel odaların olduğu yere ilerlemeye devam ettim. Vardığımda odanın önünde duran kişilerle gözlerimden yaşlar süzüldü.

Hannah koşarak bana sarıldı, "Unnie, sonunda uyandı!" dedi sevinçle. Kollarımı ona sardım, "Sonunda." diye mırıldandım. Jessica teyze bize yaklaşıp onu benden ayırdı, "Git, gör onu." Sesi her zamanki gibi huzur veriyordu.

Onun arkadaşları bana gülümseyerek bakarken gözümden teker teker düşen yaşlarla odanın kapısını açtım, yorgun gözleri beni buldu. Hasta yatağının başlık kısmı yukarı kaldırılmıştı, oturur gibi duruyordu. Yüzümde belli belirsiz bir gülümseme oluştu onun gamzeli gülümsemesinin aksine. Yanına yaklaşıp yatağın dibindeki sandalyeye oturdum. Elini ellerim arasına aldım.

"Nasıl hissediyorsun?"

Cevabı biliyordum, yorgundu. "Çok iyiyim." dedi. Gözlerimden akan yaşlarla bir elimi saçlarına çıkardım, saçlarını okşadım. Yedi gün boyunca bunu yapmak istemiştim, o kıvırcık ve kısa saçlarını sevmek.

"Özür dilerim, seni koruyamadım."

Elimi yanağına indirdim, "Ne alakası var? Dikkatli olmam gerekliydi, benim işim bu!" dedi gülerek. Yutkundum, kafamı iki yana salladım. Yüzünü inceledim; soluk teni, yorgun ama iyi görünmeye çalışan gözleri, rengi solmuş dudakları... Tamamen çökmüş gibi duruyordu. Titrek bir nefes verdim, "Bu konuyu kapatalım." diyerek gözlerimi sildim.

"Gerçekte nasıl hissediyorsun?" yutkunduğu için aşağı yukarı hareket eden adem elmasını görebiliyordum. "Sadece biraz acıyor."

Bu kadar olmadığını biliyordum. Daha fazla üstelemedim, elini tekrar tutup dudaklarıma götürdüm; bir öpücük bıraktım. "Sen dinlen, yormayalım ilk günden." dedim ve solgun suratını bir kez daha süzdüm. Ayağa kalktığımda elimi tuttu, biraz yana kaydı hasta yatağında. Yüzünden canının acıdığını anlamıştım. Elimi bıraktı, "Gelsene." diyerek yatağı patpatladı.

Tebessümüm büyüdü, "Merkezden geldim, kıyafetlerim kirli." dedim. Dudaklarını birbirine bastırıp kaşlarını çattı, çok tatlıydı. "Sarılmak istiyorum sana." diye mırıldandı. Gülerek yatağa yaklaştım, canını acıtmamaya dikkat ederek sarıldım. Ellerini belimde hissettiğimde zaten hızlı atmakta olan kalbim daha da hızlandı.

Mafia or not? |Bang Chan|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin