Cinayet masası bürosunun saha ekibinin lideri, Komiser Cha ve kendini iyilik yapmaya adayan bir çete üyesi Bang Chan'ın tanışmasıyla işler sarpa sarar.
❗️Bu hikayede; şiddet, kan, işkence, adam kaçırma vb. unsurlar bulunmaktadır. Hassas olanlar oku...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
====
Sonunda kapıyı kapatıp onu dışarı çıkardığımda kapıya siper oldum içeri girmesini önlemek amacıyla. "Unnie, kardeşim... Almışlar onu!" dedi acıyla. Yutkundum içim parçalanıyordu. Onu sıkıca tutarak uzaklaştırdım. "Neden kıymışlar Sohee'me? Neden!"
Sözleri her seferinde daha derine saplanırken yürümeyi bıraktı ve benden kurtulmaya çalışmasına rağmen bana tutundu. "İyi misin?" diye mırıldandım onu daha iyi kavrarken. Gözleri bir anda geriye gitti ve kollarımda yığılıp kaldı. Hemen yere çöktüm. "Biri baksın buraya!" diye bağırdım hemen.
Apar topar birkaç kişi gelmişti. "Ambulansı ara bana ver." dedim yakındaki adama. Hemen telefonunu çıkardı ve bir şeyler yaptı. "HIZLI!" diye bağırdım. Adam telefonu bana uzattı. Alıp kulağıma yasladım. Açılmıştı. "Cinayet Masası Özel Saha Ekibi lideri, Komiser Cha Eun. Adli tıp kurumuna bir ambulans istiyorum. Bir polis memuru bayıldı. Acil." dedim hızlı hızlı. Kadın onaylayıp bir ekip göndereceğine dair bir şeyler söylerken telefonu adama geri verdim.
Şakaklarımı ovuştururken karşıdan gelen kişiyle sedyenin yanındaki sandalyeden kalktım. "Nasıl oldu?" diye sordu Jeongin. Kafamı pek de iyi olmadığı anlamında iki yana salladım. "Sakinleştirici verdiler, uyuyor." dedim. "Ama görmeliydin Jeong, çok kötüydü."
Eliyle omzumu ovuşturdu, "Bunu yaşadığımı düşünemiyorum bile." diye mırıldandı. Kafamla onayladım onu. Şu an öyle durup üzülmek hiçbir işimize yaramayacaktı. "Yeni bir şey buldunuz mu?" diye sordum. Elindeki dosyayı kaldırdı, "Var bir şeyler."
Dosyayı açıp maktulün üzerindeki kıyafetleri gösterdi, "Bu kıyafetler maktule ait değil, bedenleri çok büyük. Kriminaldekiler erkek kıyafetleri olduğunu düşünüyor, üzerinde DNA ya da herhangi bir kalıntı arıyorlar. Sonuç çıkınca direkt size göndermelerini söyledim." Kafamla onayladım her bir cümlesini. "Aferin, başka bir şey?"
Boğazımı temizledi, "Komiserim, maktulün üzerinden çıkan tişörtte maktule ait olmayan bir kan örneği vardı. Sistemdeki biriyle eşleşti." Yavaş yavaş ve takılarak söylediği sözlerle kafamı hızla iki yana salladım, 'Ne var' dercesine. "Oğlum, çatlatmasana insanı. Söyle." demem üzerine derin bir nefes aldı.
"Seo Changbin'e ait çıktı bulgular."
Çatılı kaşlarım daha çok çatıldı, nasıl olabilirdi ki? Bu çocuk neye karışmıştı? Kafamla Soyeon'u işaret ettim, anlayarak yanına gidip oturdu. Bende ceketimi alıp uzaklaştım. Seo'yu aradım. Açtığında sadece üç kelime söyledim. "Merkeze geliyorsun, şimdi." Bir cevap beklemeden de kapattım. Hastaneden hızlı adımlarla çıktığımda dışarda bir polis memurunun arabamın başında beklediğini gördüm.