11

939 50 65
                                        

Şuan nerede ne mi yapıyordum? Oturma odasındaki koltuğa yatmış, Afşin'in bana hazırlayacağı türk kahvesini bekliyordum. Sanki az önce üzerine kusan ben değilmişim gibi ,beni yukarıya banyoya götürdü ve kendisi iğrenmeden üstümü başımı temizledi. Beni buraya oturttu ve kahve yapacağını söyleyerek mutfağa gitti.

İçine zehir katıp katmayacağından hala şüpheliydim.

Kendimi az öncekinden daha iyi hissediyordum ,mide bulantım geçmişti ama baş dönmem içi aynı şeyi söyleyemezdim. Sanki az öncekinden daha sarhoş gibi hissediyordum kendimi. Ya kusunca insan düzelmez miydi? Ne içirmişlerdi lan bize orada! Ayıldığımda yapacağım ilk iş mekanlarını dağıtmak olacak .

Ulan ben bu haldeysem ,Ümit ne haldeydi acaba? Birde arabamı verdi. Kaza yapıp bir yerini sakatlamasa bari aptal.

Mutfaktan gelen adım sesleri ile oraya döndüm. Ulan ben bir tanesiyle uğraşamıyordum neden bu Afşin iki tane olmuş!

"Sen niye iki tanesin amına koyayım ya!"

Bana doğru yürüyüp önümdeki sehpaya iki kahve fincanı bıraktığında ona baktım.

"Sen de mi içeceksin? Hem ben nereden bileceğim senin beni zehirlemek istemeyeceğini?"

"Eriz ,burada bir tane kahve var. Hadi daha fazla uğraştırma da iç bitir şunu. Her işim bitti ,birde senin bakıcılığını mı yapacağım ben?"

"Yapma lan, ben mi dedim sana .Def ol git evimden hayde."

Kahve fincanını alıp ağzıma doğru getirdi.

"Ulan ağzın yamuluyor konuşurken ,hala dikleniyorsun. Kapat çeneni de iç."

Yine itiraz edeceğim sırada fincanı ağzıma dayamasıyla susup kahveyi içmeye zorlandım. İki yudumdan sonra fincanı ağzımdan çekip yerine koydu.

"Nereye gittiniz de böyle oldun sen?"

"Bilmiyorum ki..."

"Bilmiyor musun nereye gittiğinizi?"

"Biliyorum ."

"Neresi?"

"Bilmiyorum ki."

Kafamın arkasından yediğim darbe ile başım öne savruldu ama ne ona kaldıracak kolum ne de cevap verecek gücüm vardı.

Ağzıma yeniden getirilen fincan ile itiraz etmeden ağzımı açtım ve ılık olan kahveyi tek dikişte sayesinde bitirdim.

"Afşin..."

Kafasını ne var anlamında salladı.

"Bana bir örtü falan getirsene, üşüdüm."

Soğuk elini getirip alnıma getirince irkilip geri çekildim. Salak , üşüyorum diyordum getirip elini koyuyor birde.

"Of, yemin ederim ..."

Gözlerimi kapatıp biraz sakinleşeceğim sırada , bir anda havalanmam bir oldu. Gözlerimi açtığımda kucağında olduğumu gördüm. Gözlerini bana çevirip yüzüme baktığında "Yeniden üstüme kusarsan tek yumrukta bayıltırım seni." dedi.

Anlamazca başımı salladım ve kafamı onun göğsüne koyup nereye gideceğimizi izledim.

Şaka gibi bir geceydi. Her ikimiz de herhangi bir fırsatta birbirimizin kafasına sıkabilirdik ama şuan ki durumda ne onun bana yardım etmesinden ben rahatsızdım ne de o bana yardım ettiği için rahatsızdı. En azından ben öyle olmadığını hissediyordum.

"Sen beni nasıl taşıyabiliyorsun ki? Ben de senin kadar ağırım."

Merdivenlerden çıkarken cevap verdi "Senin ağırlığın bana koymaz ,hafifsin.".

Düşman [b×b] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin