14

843 38 24
                                        

Hani bazı insanların zevkleri farklı olur, bazıları sessizlikten hoşlanırken bazıları gürültüden hoşlanır. Bazıları iyilikten haz alırken bazıları ise kaostan beslenir. İşte benim haz aldığım şey de bunların bir karışımı gibiydi.

Afşin Konak.

Her halinden , her durumundan ,onunla her yaşadığım andan zevk alabiliyordum. Birbirimize o an silah çeksek bile ya da birimiz birimizin gırtlağına yapışsa bile ve hatta o gün onu hiç görmemiş olsam bile aklımdan hayal edip günümün neşelenmesini sağlıyordum. Böyle değişik bir durumdu onunla yaşadığım.

Düşmanı mıydım yoksa başka bir şeyi miydim belli değil. Ona bir gün kin besleyip aynı gün içinde şefkat da besleyebiliyordum. Onu öldürmek isterken bile altında olmayı hayal ediyordum. Evet, anlaşıldığı üzere çok değişik bir ilişkiydi. 

Şimdi ise yeniden günümün heyecanlanması için şirketteki tüm işleri bırakmıştım. Önüme gelen hiçbir dosyayla ilgilenmiyordum. Tek ilgileneceğim şey yaklaşık bir 5 dakika sonra bu kapıdan elinde silahıyla içeriye dalan Afşin olacaktı. Onu az biraz tanıdıysam böyle ayağıma gelecekti.

Şu anda yolda olduğunun haberini almıştım. Demek ortaklarını çaldığımı öğrenmişti. Neler yapacağını merak ediyordum. Karşımda sinirden köpürmesini görmek için çıldırıyordum.

Artık hareket sırası onda değil ,bendeydi. Ona o davet gecesi verdiğim yeminimi tutacaktım. Ne olursa olsun ayaklarıma gelecekti.

Ne olursa olsun , bunu yapmasını sağlayacaktım. Bunu yapmadan ölmesine de izin veremezdim. O görüntüyü gözlerimle gördükten sonra ne hali varsa yiyebilirdi ama şu sıralar bana lazımdı ve maalesef ki ölmesine izin vermeyecektim.

Ben düşüncelerimle savaşırken dışarıdan gelen bağırış sesleri ile sırıttım. Demek eğlencem başlamıştı.

Odamın kapısı bir anda açılması ile oturuşumu düzeltmeden yerimde daha çok kaykıldım. 

Dediğim gibi, elinde bir silah ile odamın kapısını kırarcasına açmış bir Afşin vardı karşımda. Ne de olsa bana ait olan malı bilirdim ben.

Elinde silahla girdiği için şuan koridordaki herkes tedirginde. Onun içeriye girmesi ile arkasında sekreter ve iki kişi daha kapıdan bakıyorlardı. Bunların içinde Sefer de vardı . Ama ona bulaşmaması için kesin talimat verdiğim için şuan içeriye dalamıyordu.

Odanın ortasında dikilen ve burnundan derin derin nefesler alan ,nerdeyse bir boğayı andıracak kadar  kızgın görünen bir Afşin duruyordu. Bu halini görünce ona çaktırmadan içimden sırıttım. 

Kapıda bekleyenlere döndüm ve Sefer'e işaret verdim. Sefer kapının yanındaki herkesi geriye ittirip kapıyı da arkamızdan kapattı. Kapı kapandığın  da bana doğrultulan silah ile ona baktım.

"Ne oldu Afşin? Kahvemi içmeye mi geldin?"

"Bana bak orospu çocuğu, senin şuracıkta canını almamak için zaten zor duruyorum şansını zorlama."

"Elindekini bir indir, mazallah şeytan falan doldurur."

"Ben doldurdum zaten sen merak etme Eriz."

Yerimden gülerek kalktım ve ona doğrun adımlamaya başladım.

"Bak bu dediğin iyiydi."

Onun önüne geldiğimde durdum. Silahın çenemin altına dayanması ile başımı yukarıya kaldırdım.

"Senin derdin ne lan he?! Ne işin var benim ortaklarımla? Sadece benimle baş edemeyeceğini anladın, şimdi de şirket işlerine mi sardın pezevenk?"

Düşman [b×b] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin