16

847 44 37
                                        

2 gün sonra

Çalan telefonum ile adımlarımı yavaşlatıp elimi cebime attım. Arayan numaraya baktığımda rehberimde tek kayıtlı kişinin yani Sefer'in aradığını gördüm.

"Söyle sefer."

"Eriz bey, benden yapmamı istediğiniz şeyi bitirdim. Haberin olsun diye arıyorum."

Bu kadar resmi konuşmasından bir şey olduğunu anlamıştım. Genelde bana abi derdi. Ben öyle demesini istemiştim. Ama yanında insanlar olduğunda benimle daha resmi konuşurdu.

" Yanındalar mı?

"Evet Eriz bey"

"Aferin böyle çaktırmamaya devam et. Sen onların yanından ayrıl. Ben sonradan görüşme sağlayacağım."

"Tamamdır Eriz bey"

Telefonu kapattığımda sinirle soludum.

Babamın ölümü üzerinden bu kadar sene geçmesine rağmen hala onun yaptıkları ile uğraşmaktan yorulmuştum. Borç, harç, düşman...

Bir tek şuan kendi derdim olarak uğraştığım Afşin vardı.

Adını andığımda yeniden sinirle soludum. Ne vardı da hatırlatıyordum ki kendime onu?!

 Şuan da yapmam gereken işe odaklanıp yeniden yürümeye başladım. Şirketteki işleri yeniden Sefer'e bırakmıştım ve ben buraya Vecdi ile görüşmeye gelmiştim. Ümit geçen sefer Vecdi'nin işini bitirdiğini söylemişti ama bu adam öyle bir şeydi ki, atıyorsun atıyorsun geri geliyordu anasını satayım.

Benimle buluşacağı mekanın önüne geldiğimde içeriye girdim. İçerisinde gördüğüm kadarıyla bana masada arkası dönük birisi oturuyordu. Kalıpları da aynı Vecdi gibiydi. Beni bekliyor olmalıydı.

Ona daha fazla bakmadan ilerledim ve yanından geçip karşısındaki sandalyeye oturdum. Ama karşımda oturan adamın Vecdi ile uzaktan yakından alakası yoktu. Ümit geçen sefer Vecdi'nin işini hallettigini söylemişti ama ona neler yapabileceğini tahmin etmemistim. Yüzüne bakınca midem kalktı resmen lan!

Ama Ümit'in ve benim ona yaptığım onca şeyden sonra nasıl olur da küstah bir şekilde karşıma gelip otururdu anlamıyordum. Bir insanda yüz bu kadar mı olmazdı?

"Bakma lan yüzüme bön bön"

Bağırması ile kendime geldim. Bir dakika, bağırması ile mi?

"Bir daha bana sesini yükseltirsen yüzünde dokunulmamış her yerin cezasını ben keserim."

Yüzü hassas noktasıydı sanırım. Böyle diyince bir geri çekilmişti. Sikerler hassas noktasını.

"Ne var da çağırdın lan beni buraya?"

Ağzını konuşmak için açmıştı ki açması ile kapatması bir oldu. Yüzü hala sızlıyor olmalıydı. Bie kaç derin nefesten sonra cevaplamaya başladı.

"Sende bana ait olan bir şey var Eriz. Onu bana vermen lazım."

"Ne o?"

"Ümit"

Konuşmasını, açıklamasını bekledim ama tek bir cümle dahi söylememişti arkasından.

"Ümit ne lan açıklasana şunu."

"Ümit'i bana ver, ben de seni rahat bırakayım"

Bir kaç saniye ciddi kaldım ama devami gelmedi. Gülerek önüme döndüm. Bu ahmak beni tehdit mi etmeye çalışıyordu lan?

Düşman [b×b] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin