"Jeon Jungkook'un nereye gittiğini bilmiyoruz efendim. O gün New York'a gittiğinin düşünülmesi için havaalanındaydı ama uçağa binmeyerek kendi jetiyle yurt dışına çıkış yaptı." Korumasının söyledikleri hoşuna gitmezken yumruklarını sıkan adam masada duran dosyanın içindeki fotoğraflara göz ucuyla baktı.
"Bu adama ulaşmak neden bu kadar zor biliyor musun David?" Sinirli çıkan sesi korumasını korkuturken başını öne eğen adam "Bilmiyorum efendim." dedi.
"Çünkü çok zeki."
Dilini dişlerinin üstünde gezdirip sinirli bir gülüşü ortaya sunan adam yeni çekilen fotoğrafları dosyanın içinden çıkarıp eline aldı ve Jimin'in havaalanında ağlarken Jungkook ile konuştuğu kareleri dikkatlice inceledi.
"Ve ben bu adamın yakınındaki kimseye de ulaşamıyorum." Jimin işten çıkarıldığı için oldukça öfkeli hissediyordu. Ona yakın olabileceği tek anı kaybetmişti çünkü.
Ayağa kalkıp karanlık odanın içinde gezinmeye başlayan adam aynı zamanda fotoğrafları incelemeye devam ediyordu. En alttaki karede Jimin'i Jungkook'a tokat atarken görünce rahatsız edici bir kahkaha basarak "Jeon'a bak sen.." diye mırıldandı. "Sevgilisini bırakıp gittiği için tokat yemiş resmen."
Kendi kendine gülmeye devam eden adam en sonunda korumasının karşısına geçip fotoğrafları onun suratına sertçe fırlattı ve bir anda gülmeyi kesip sinirli bakışlarını yeniden yüzüne kondurdu. "Şimdi bana Jimin'e nasıl yakın olabileceğimizi anlat. Sürekli gittiği bir kafe? Okuldan sonra yaptığı bir aktivite? Sürekli takıldığı arkadaşı?"
"Esmer, uzun boylu bir çocuk. Bildiğimiz kadarıyla ismi Kim Taehyung. Park Jimin'in ev arkadaşı. Aynı okula gidiyorlar. Ayrıca Jimin haftada iki gün saat 15.00'da hamak yogası dersine gidiyor."
Koruması konuştukça aklında canlanan şeylere heyecanlanan adam ellerini birbirine sürttü ve aklına gelen fikirle beraber "Hamak yogası.." diye mırıldandı. "Bizden birini bul, Jimin ile aynı sınıfta hamak yogasına katılsın. Onunla yakın arkadaş olsun."
"Bizden biri olmaz efendim.. Bay Jeon ve çevresi tanıdığı için deşifre oluruz. Geçen gün havaalanında ki iki kişiyi fark etmişler. Neyse ki Jimin'i değilde Jungkook'u takip ettiğimizi düşündükleri için planda sorun çıkmamış."
Duydukları karşısında sinirlenen adam elini sertçe masaya vurup "Sikerim sizin yapacağınız işi!" diye bağırdı. "Git o beceriksiz herifleri buraya getir."
"Hemen efendim." Adam tam eğilip gidecekken aklına gelen şeyle durdu ve "Bir şey daha var." dedi. "Jeon Jungkook bir şeylerden şüphelenmiş olacak ki Park Jimin'in peşinde gezinen korumalar var. Sivil halde geziyorlar ve gece bile takipteler."
Artık sinirden gülmeye başlayan adam köşesinde duran deri eldivenlerini eline geçirdi ve masanın altındaki kasaya doğru eğilirken "Git getir onları." dedi.
Birkaç dakika içinde üç kişi odaya girdiğinde ayağa kalkan adam kasadan çıkardığı silahını eline alarak "Ben en başında ne demiştim hepinize?" diye sordu.
Cevap olarak sadece üç tane başın karşısında eğildiğini görünce sırıtmaya başlayan adam "Jungkook'a ve çevresine ulaşmak neden bu kadar zordu?" diye sordu bu defa.
Cevap istediğinden değildi, kendi kendine sorup kendi kendine cevaplıyordu zaten.
"Çünkü adam çok zeki." Sinirli bir şekilde söylemişti bunu. Çünkü sürekli Jungkook'un zekasıyla alt edilmekten yorulmuş haldeydi.
"Peki, çok zeki olsa da bir insanın aklı başından nasıl alınır?"
Keyifle sırıttı. "Zaafıyla oynayarak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
red [Askıda]
FanfictionJimin tam yakınına girmişken "Yaklaşma." dedi Jungkook, ona bakmadan. "Yanarsın." jjk+pjm