Namjoon ve Jiheon gittikten sonra Jungkook evin içine geri girmişti.
Salona geldiğinde Jimin'i göremediği için mutfağa gitti ama orada da bulamadı. Lavaboda olduğunu düşünse de boş olduğunu görünce gitmesinden korktu.
"Jimin!" diye seslendi merdivenlerden yukarı doğru.
"Yukarıdayım!" Sarışının sesini duyunca gelen rahatlama ile birlikte merdivenleri hızlı adımlarla çıkmaya başladı.
Yukarı çıktıktan sonra geniş koridora bakarken kendi odasının kapısını açık görünce oraya doğru ilerledi.
Yavaşça içeri girdiğinde Jimin'i ayakta gezinip etrafı incelerken bulmuştu. "N'apıyorsun burada güzelim?"
"Odanın nasıl gözüktüğünü merak ettim." Çoğunlukla koyu renkli mobilyalarla döşenmiş odada gözünü gezdirmeyi bırakan çocuk kapıdaki adama doğru döndü. "İzinsiz girdim, kızmadın değil mi?"
"Kızmam." Aslında kızardı. Jimin'den başkasına. Sarışın için toleransı tükenmek bilmeyen cinstendi.
Sarışın genç yavaş adımlarla Jungkook'un yanına doğru ilerledi ve tam önüne geldiğinde kafasını kaldırıp "Bana kızdın mı?" diye sordu.
"Ne için?" Anlamamıştı Jungkook. Ona kızacağı bir durum göremiyordu çünkü ortada.
"Jiheon arkadaşın sonuçta. Biraz çıkışmış olabilirim." Aslında umrunda değildi Jimin'in. Sadece Jungkook'u arada bırakmak istememişti.
"Senin için katlanılması zor bir şeye katlanıyorsun sonuçta. Bunun için sana kızmaya ne benim ne de Jiheon'un hakkı var." Yavaşça kollarını uzatıp sarışının ince beline dolayan adam küçük bedeni kendine doğru çekti. Kaslı kollarıyla onu çevreleyip sararken başını iyice aşağı eğip kendisinden kısa olan bedenin alnına ufak bir öpücük bıraktı.
Bu sırada Jimin'in aklından çok şey geçiyordu. Jungkook'a karşı olan kırılmış ve güvensiz tarafı kendini sürekli su üstüne çıkarıyordu. Bu yüzden kafasını geriye doğru çekip tam olarak gözlerinin içine baktı Jungkook'un. "Ne zaman boşanmayı düşünüyorsunuz? Ben oldukça sıkıldım çünkü bu durumdan." Onu deniyordu.
İyi bir kumarbaz olduğu kadar iyi bir oyuncuydu Jungkook. Gözlerini kaçırmadan hiç ter dökmeden baktı Jimin'in gözlerinin içine. "Şu işler bir bitsin. Hemen."
"Ne zaman? Ne zaman bitecek Jungkook?" Sinirlense de belli etmemeye çalışıyordu sarışın çocuk. Bir hafta sonrasında yapacağı atağı beklemekle ne kadar büyük bir aptallık yaptığının o anda farkına vardı. Jungkook şu anda bile bunun konusunu açmıyordu.
Birkaç saniye sessiz bir bakışma geçti aralarında. Ve Jungkook saniyelik de olsa Jimin'in gözünden geçip giden o sinirli tavrı yakaladı. Hatırladığını anladı.
"Hatırlıyorsun." diye sırıttı sinir bozucu bir şekilde. Jimin'in onu sınıyor olması hoşuna gitmemişti. Hemde hiç.
"Senin benden daha iyi hatırladığını sanıyordum." Yakalandığı için kendine küfürler ediyordu Jimin içten içe.
"Ne bu? Kendince kurduğun bir güven testi mi?" Jungkook'un Jimin'i tutan kolları sıkılaşmıştı birdenbire. Suratı sinirli bir hal almıştı. Sarışın çocuk bunu beklemediği için kaşlarını çatarken "Suçlu olduğun halde küstahça beni mi suçlayacaksın?"
"Suçlu olduğumu düşünmüyorum." Her zamanki gibi kendinden emin bir şekilde konuştu Jungkook.
"Aptallık bende ki sana güveniyorum. Bir hafta sonra boşanacağım dedin ama karşıma geçip verdiğin sözü bile hatırladığını söyleyecek yüzün yok." Kendini geriye doğru çekmek istese bile kaslı kolların tutuşundan kurtulamadı Jimin. Ellerini adamın göğsüne koyup ittirse bile nafileydi. Gücüne karşı gelemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
red [Askıda]
FanfictionJimin tam yakınına girmişken "Yaklaşma." dedi Jungkook, ona bakmadan. "Yanarsın." jjk+pjm