Ilya Repin - Portreit of Leo Tolstoy (1887)
Çok dikkat ettim, masallar adla başlar. Ceketinize veya boyunbağınıza eskiliği veya güzelliği yüzünden bir ad verin, derhal hüviyeti değişir, bir çeşit şahsiyet olur.
-Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Ahmet Hamdi Tanpınar.
Ben stresten eli ayağı uyuşan, kaygı bataklıkları içinde döne döne sabah eden ve geleceğin bilinmezliği yüzünden onunla umarsızca savaşan biri olmamıştım hiçbir zaman. Mentalitem daima bulunduğum ana odaklıydı, yaşanacak olan ben elimi değdirmesem de yaşanacaktı ve bir yere kadar etki edebildiğim bu ekosistemde yarınımı bilmediğim için canavarlarla boğuşmak bana pek akıl karı bir hareket gibi gelmiyordu. Doğa bilimleriyle ilgilenmemiş olmamın da bu gamsızlığıma faydası vardı, her şeyin önüne aklımı koyarak düşünme hali bende huy olmuştu.
Bundan şikayetçi olmak yersiz olurdu ancak karşımda oturmuş ve uzunca bir süredir tuvaline yaydığı turuncu rengini izleyen Kim Taehyung hayatımda bulduğu birçok şeye yaptığı gibi o nem kapmayan hallerimi de kapı dışarı etmiş, gerdanımdan başlayarak bütün bedenimi dolanan kaygı rüzgarının fitilini ateşleyen o kıvılcım olmuştu. Sessizliği, ara sıra hırsla kaynayan irisleri ve bazen de bir şeytanı andıran seri davranışları beni sonrası adına endişelendiriyordu zira benim için tehlikeli olan ne düşündüğünü bilmemek değil, kafasında birden fazla parıldayan kristal olduğunu bilmek ve hepsinin de apayrı uçurumlara hitap ettiğinden haberdar olmaktı.
Zihninin içinde özellikle şu son birkaç saattir ne gibi arınma gecelerinin yaşandığını tahmin edebiliyordum, kendi küçük tiyatromda bazılarına yer bile verebiliyordum fakat tıkırında gittiğini sandığım bu planıma ilk darbeyi alabildiğine öngörülemez bir adam oluşu vuruyordu.
Üç gün öncesinde Jiyong'un sergisinde göz göre göre kendi tablolarını çöp edişini aklımdan atmakta zorlanıyordum. Neredeyse her dakika zihnimi meşgul edişi Jiyong'a vurmak pahasına tablolarını savunacağıydı, gözümde asla şiddet yanlısı biri imajı çizmemişti fakat yine de gözünü bu denli karartacağını, karşıdakini yumruklamadan dayak yemiş etkisini böyle yaratacağını hiç ama hiç tahmin etmemiştim. Odadaki herkesin şaşırdığı barizdi ancak o an uğradığım dumuru kelimelerle açıklamam mümkün değildi.
Şimdi de gelecek hakkında türlü endişelere sahip olmamın nedeni ise bunlarla benzerdi, Kim Taehyung'un elbette ki sınırları vardı fakat karşısındakine haddini bildirmek için neleri göze aldığına ilk elden şahit olmuşken bundan sonrası için hamleleri hakkında kesin konuşamazdım. Olası bütün adımları tabloları ile birlikte parçalayıp Jiyong'un ayaklarının dibine atmıştı, Jiyong'un sonrasında benden katbekat fazla düştüğü o boşluğun hayalini zihnimde kurabiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fırçalar, satırlar ve biraz da yıldızlar , taekook
FanfikceJeon Jungkook sergilere kaçak girmeyi kendine meslek edinmiş bir görsel sanatlar öğrencisiydi, ta ki son girdiği serginin sahibi olan Kim Taehyung onu yakalayana kadar.