Hoş geldiniiizz ve hoş buldunuzz. İkinci bölümün düzenlemesini atıyorum. Lütfen ama lütfen bölüme oy verip satır arası yorumlarınızı eksik etmeyin. Mesela bir bölüm de 300 okuma varsa 20 kişi anca oy veriyor. Emeğimin karşılığını almak istiyorum ve bu benim en büyük hakkım.
Ölmemek elimizde değil ki bizim:
İyi yaşamamak beni tek korkutan.
Ömer Hayyam
...
Gece uyanmam ile kendimi babamın odasında bulmam bir olmuştu. O kadar özlemiştim ki kokusu ile uyumak bana çok iyi gelmişti. Göğsüne sıkıca sarılıp şu iki yılda ben ona neler yaşadığımı, o bana neler yaşadığını anlatıp durmuştu. Hatta şu ağabeyime çok benzeyen kişi hakkında bile konuşmuştuk. Babam onun zamanında evlatlık alındığını söylemişti. Bu benim dikkatimi çekmişti fakat yine de bu konu hakkında fazla konuşmadım. Bana ağabeyimi hatırlatan çoğu şeyden kaçmaya çalışıyordum. Biraz daha sohbet ettikten sonra uyumuştuk.
Sabah kalktığım da ise onu yanımda bulamamış ve dışarı çıkmıştım. Tabii odadan çıkarken karşımda Emre Üsteğmeni görmeyi beklemiyordum.
"Günaydın Üsteğmenim" dedi Emre Üsteğmen. "Günaydın."
"Babanıza baktıysanız kendisi bahçede."
"Anladım." deyip bir baş selamı verdim ve odama yol aldım. Aslında eşofmanlarım ile odadan çıktığım için biraz utanmış olabilirdim.
Sonuçta artık mesai başladı. Mesafeyi korumak şart. Bir yandan itibarımı da düşünmem gerek...
Odama girip, duşumu aldım ve kamuflajlarımı giyip odamdan çıktım. Hava almak için bahçeye çıktım lakin bana doğru gelen Ali amca, Fırat Üsteğmen ve Emre Üsteğmeni bu kadar aceleci görmeyi beklemiyordum. Hazır ola geçip baş selamı verdim Ali amcaya.
"Benimle gel!" Apar topar söylediklerine peşinden giderek karşılık verdim. Önde Ali amca, arkada ise timin üst rütbelileri olarak biz ilerliyorduk. Apar topar babamın odasına girdik. Ben en son girdiğimde babamın "Kapıyı kapat Dicle!" diyen sesini duydum. Kapıyı kapatıp diğerlerinin yanına geçtim ve asker selamı verdim.
"Sizi buraya çağırmamızın sebebi yeni bir göreve çıkacak olmanız..." derken üç tane fotoğraf çıkardı babam. İlkini kaldırıp bize gösterdi. Bu kaba sakallı esmer bir adamdı. "Adamımız Aram, karısının yaptırdığı zehirli kurşunları düşman devletlere satıyor ve en büyük satışı ise üç gün sonra Hakkari sınırlarında yapacak."
Diğer fotoğrafı da kaldırdı. "Mirkan, Aramın sağ kolu, Aram'ı nasıl getirdiğiniz önemli değil çünkü tüm işleri yalnızca para için yapıyor ve diğer işler hakkında bilgisi yok. Bunu içeriye yerleştirdiğimiz adamımız sayesinde öğrendik. Fakat bu adamı devlet mutlaka sağ istiyor çünkü tüm işleri Aram'a sunan ve ayarlayan kişi bu adam. Ayrıca Aram'ın kuzeni." diyerek fotoğrafı bize doğru itti. Bu adam babamın ikinci söylediği kişi yani Mirkan'dı.
Son fotoğrafı da kaldırıp bize gösterdi. Bu bir kadındı ve kızıl kısa saçları vardı. "Aysa. Bu kadın Aram'ın karısı lakin hiç bir toplantıya ya da satışa karışmaz yalnız işine bakar. Ama bu sefer onlar için en büyük satış olacağı için orada olacak bu kadının bize nasıl geldiği önemli değil. Sizden tek sağ istediğimiz Mirkan."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAVRU VATAN
Teen Fiction"Bu bir aşk meselesi...Vatan Aşkı" Abisinin ölümünün ardından Ankara'ya giden Dicle, iki yıl sonra nihayet babasının yanına, Şırnak-Silopi'ye gider. Tekrar göreve dönmek ona gerçekten iyi gelmiştir. Ancak aile sıcaklığı içeren Kartal Tim'i onun bütü...