Selamlarr. Nasılsınız canımın içleri? Ben deniz iyiyim efendim teşekkür ederim. Bu bölüm de neler olacağını merak ediyorsunuz tabi. Sizi daha fazla bekletmeyeyim. Bu bölüm kesinlikle duygu ağırlıklı olacak ve baştan söylemek istiyorum ki Dicle'ye ne olacağı konusu kafam da çok az ağırlıklı. Ne yapabileceğimi ben yazarken siz de okurken göreceksiniz ve bu benim dönüm noktam bile olabilir. Onu fazla üzmemeye çalışacağım. Lütfen bölümlerime oy verip yorum yapmayı unutmayın. Sizler ile sohbet etmek istiyorum.
💚🖤
Neden yorgunsun sorusuna cevap aramaktan ve bunu sormasınlar diye gülümsemekten yoruldum.
Cemal Süreyya
💚🖤
İnsan iyi olduğunu nasıl anlar? Kendini kötü hissederken nasıl dışarıya kendini iyi gösterebilir? Ben şimdi ne yapacaktım? Yıkılmıştım. Ben, abimin gidişinde bile dik durmak için kendini zorlayan ben. Yalanlarla, sevdiğim güvendiğim insanların sırtımda bıraktığı derin ve kapanmayacak, kapanamayacak izlerle, belki de bana hiç gelemeyen birisinin gidişi ile nasıl başa çıkacağımı düşünüyordum.
Ben ruhumu nasıl iyileştireceğim?
Yoruldum abi. Ben kendimi nasıl toparlayacağım?
Yoruldum abi. Sırtımda ki derin bıçak izlerini nasıl kapatacağım?
Ellerim, ayaklarım titriyordu. Karşımda ki manzara nefesimi kesiyordu. Annem bağırıyor, cama vuruyordu. Babam annemi tutuyor, büyük bir korku ile içeriye bakıyordu. Tim'den bazıları derin nefesler alıyor, bazılarının gözyaşları akıyordu. Sesler her yerdeydi. Uğultular...Kimsenin duyamayacağı şeyleri ben duyuyordum. Fırat'ın korku ile akan tek bir damla göz yaşının yere düşüşü bile kulağımda büyük yankı yapıyordu.
Kimdi içeride yatan kişi? Annem kim için ağlıyordu? Babam kim için korkuyordu? Ben kim için tıpkı abimin gidişinde ki gibi şoka girmiştim? Az önce hıçkırıklar ile ağlayıp haykıran ben değil miydim? Az önce babama nefret kusan ben değil miydim? Az önce söylenen yalanlara, saklanan gerçeklere dayanamayıp dizlerinin üzerine düşen ben değil miydim?
Sesler sustu. Uğultular gitti. Artık hiç bir şey duymuyorum. Ayağa kalkmam gerekiyordu. İçeride yatan kişinin, hemşirelerin 'hastanın kalbi durdu' deyişi ile benim kalbimin de durmasına neden olan kişiyi görmem gerekiyordu.
Zorla ayağa kalktım. Dizlerim titriyordu. Ben titriyordum. Çok soğuktu. Buz gibiydi. Yoksa ben mi üşüyordum? Duvara tutunmadım. Dizlerimin titremesine engel olamasam bile dimdik ayakta durdum.
Çünkü ben güçlüydüm.
Çünkü ben yaşatanlara inat yaşamaya çalışan bir kızdım.
Ben yaşatanlara inat yaşamalıydım.
Yürüdüm. Yüzüm donuktu lakin bir o kadar da duyguyu içinde barındırıyor, dışarı yansıtıyordu. Camın kenarına geldim. Bunu yapmalı mıydım? İçeriye bakmalı mıydım? Senin abin dedikleri kişiyi o halde görmeli miydim? Baktım. Dudaklarımdan içli bir nefes kaçtı. O benim abimdi. İçeride yatan, doktorların kalp masajı yapıp, kalbine şok verdikleri adam benim abimdi.
Hiç tanımadığım abimdi.
Yokluğunu bilmediğim abimdi.
O benim abimdi.
"Gitme..." diye fısıldadım. Kimse beni duymadı. O duysun istedim. Gitmesin, kalsın benimle istedim. Onunla yaşamak istedim. Ona sarılmak istedim. "Gitme, benimle kal, sana ihtiyacım var." Yine kimse duymadı. O duysun istedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAVRU VATAN
Teen Fiction"Bu bir aşk meselesi...Vatan Aşkı" Abisinin ölümünün ardından Ankara'ya giden Dicle, iki yıl sonra nihayet babasının yanına, Şırnak-Silopi'ye gider. Tekrar göreve dönmek ona gerçekten iyi gelmiştir. Ancak aile sıcaklığı içeren Kartal Tim'i onun bütü...