Herkese selam canımlar... Nasılsınız? Sizlere bölüm başından bir kaç şey söylemek istiyorum. Öncelikle en başta da belirttiğim gibi Yavru Vatan benim ilk kurgum değil, ikinci kurgum. İlk kurgum distopya tarzında ve ben bunun konusunu iki kişi hariç başka hiç kimse ile paylaşmadım. Ama Yavru Vatan benim duvarlarım da çatlaklar oluşturan bir nokta oldu. Sizlere eğer bir sorun olmazsa her pazar bölüm atacağımı söyledim. Bunun yanı sıra ilk kurgumu da Wattpad de yayınlamaya karar verdim. Bugünden itibaren arkada bölüm biriktirip daha sonra paylaşacağım.
Konuşacağımız diğer bir husus ise Yavru Vatan'a beğeni ve yorum göndermeniz. Kitabım daha yeni...Elbette hatalar yaptığım yerler olacak ama benim gibi yeni yazmaya başlamış yazarlara bir okuma, bir oy, bir yorum bile ne kadar kıymetli gelir tahmin bile edemezsiniz. Lütfen hikayeme yorum yapmayı ve beğenmeyi unutmayın:')
Not;Bu bölümde yaşananlar tamamı ile kurgudur...
...
"Dil söylese bile gözler yalan söylemez..."
"Daha iyi misin?"
"Evet. Hâlâ turp gibiyim. Benden öyle kolay kurtulacağını sanıyorsan çok yanılıyorsun."
"Sen öyle san...Dicle tam zamanında gelmeseydi çoktan kurtulmuştum senden."
"Benden kurtulmaya çok meraklısın bakıyorum da."
"Ya, ne demezsin?"
Artık daha fazla kendimi tutamayıp gülmeye başladım bu hallerine. Neredeyse aralıksız yarım saattir bu konu hakkında tartışıyorlardı.
Ali amca daha iyiydi. Krizin ardından üç koca gün geçmişti. Ali amcam kritik geceyi çok şükür ki atlatmıştı. Ancak kalbinin geç çalışmasından dolayı oluşan bir komplikasyon yüzünden uyanması da bir gününü almıştı. Dün yoğun bakımdan çıkmış, odaya almışlardı.
Ben her ne kadar yanlarından ayrılmak istemesem de askeriye de biriken birkaç işimi yapmak için gitmek zorunda kalmıştım. Bu sabah işe beni buraya getiren Emre ve Fırat olmuştu. Yine...
Şimdi ise babam, ben, Emre ve Fırat; Ali amca'nın odasındaydık. "Ne gülüyorsun kız. Çok mu komik? Bak baban benden kurtulmak istiyormuş. Niye dinlemedin onu?"
Ben hâlâ gülerken ona cevap verdim. "Yapma amca ya. Babamı bilmiyorsun sanki. Yanına gittiğimde herkese bağırıyordu."
"Kızım, zümrüt gözlüm, yavru vatanım! Sen niye söylüyorsun şimdi bunları? Diline bir düştüm mü kurtulamam. Bilmiyor musun?"
"Valla aranızda ki münasebet beni alakadar etmez. Ben hâlâ sizin doğrucunuzum."
"Öyle valla. Kız doğruyu söylüyor Emir. Kimse laf edemez benim kızıma. Hem sen de itiraf etmek yerine yarım saattir beni burada boşu boşuna üzüyorsun. Olmuyor böyle birader."
"Yav tamam. Kapatın şu konuyu. Canım burnum da zaten. Annen nerede güzelim?"
Babama döndüm. "Bilmem."
"Çocuklar, siz de orada suspus oturuyorsunuz. Bir şey desenize. Muhabbete katılın biraz."
"Biz pek konuşmayız bilirsiniz komutanım."
Tabii canım...Zaten gece gece muhabbet açmaya çalışan da bendim. Asla o değildi.
"Ama dinliyoruz biz sizi..."diye devam ettirdi Emre. "Hem açıkçası böyle daha eğlenceli oluyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAVRU VATAN
Teen Fiction"Bu bir aşk meselesi...Vatan Aşkı" Abisinin ölümünün ardından Ankara'ya giden Dicle, iki yıl sonra nihayet babasının yanına, Şırnak-Silopi'ye gider. Tekrar göreve dönmek ona gerçekten iyi gelmiştir. Ancak aile sıcaklığı içeren Kartal Tim'i onun bütü...