"Biz öyle bir ateş'iz ki çılgın bülbül'ün ötüşünde gizliyiz,
Biz öyle bir kan'ız ki kırmızı gonca'nın gönlünde gizliyiz."...
Emre KURT (KANDEMİR)'un anlatımıyla;
Bir insan nasıl yalnızlaşır? Benim en çok korktuğum şey yalnızlıktı.
Doğmuştum. Beni gerçek ailem'den almışlardı. Nedenini hiçbir zaman bilemedim. Gerçek annemi tanımadım mesela...Ama bana annelik eden kadını çok iyi tanıdım.
Emine Annem...
Bu zaman'a kadar bana gerçek annemin yerini dolduramasa bile bir annenin sıcaklığını bana tattıran o kadın.
Çok çabaladı. Ben gerçeği öğrendikten sonra yine de bir şey hissetmeyeyim, o eksikliği tatmayayım diye çok çabaladı. Ama olmadı.
O her şeyi doğru yaptı. Ben yapamadım.
Sadık Babam...
Her anımda yanımda idi. Çok çaba gösterdi o da. Büyük adam olmam için çok çalıştı.
Çok iyi hatırlıyorum o günü. 'Asker olacağım ben' demiştim. Annem ile babamın asker olduklarını söylemişlerdi bana. Sadece bunu biliyorlarmış. Ama olsundu. Ben buna bile razıydım.
Belki onları bulurum ümidi ile asker olmuştum ve bulmuştum da. Bunda Sadık babamın da payı çoktu.
O her şeyi doğru yaptı. Ben yapamadım.
Bir kardeşim yoktu mesela. Ama harbiye de iken Fırat ile tanışmıştık. O da benim gibiydi. Etrafında pervane olan o kadar insan varken, yalnız olmayı tercih etmişti. Bunu zamanla, birbirimizi tanıyarak ögrenmiştik.
O benim bir arkadaş'tan öte, kardeşim olmuştu. Bulamadığım ikizimi...Bulamadığım kardeşimi... Onların yerini almıştı.
Şimdi bir helikopter'deydik. Tam yanımda kan bağım olan, henüz o beni ben de onu tam tanımasam bile uğruna canımı verebileceğimi hissettiğim kız kardeşim oturuyordu.
Karşımda ise gözleri kız kardeşimin camdan bakan görüntüsünü düşünceli bir şekilde izleyen yıllardır kardeşim bildiğim dostum vardı.
Bakışlarının farkındamıydı acaba? Dicle'ye sanki çok büyük bir sırmış gibi, onun kapalı kutusunu açmak istermiş gibi bakıyordu.
Eğer Alper'in dediği gibi ise buna gerçekten sevinirdim. Ama bir yandan da içimden gelen o kıskançlığı durduramıyordum.
Buna daha fazla katlanamadığım için topuğum ile dizine vurdum. Bakışları anında bana dönünce kaşlarını çattı. Dudaklarımı oynatarak ona ne yaptığını sordum. Onun cevabı ise 'hiç bir şey yapmıyorum' oldu. Bu cevaba yüzümü kırıstırıp 'tabi tabi' der gibi bir işaret ile cevap verdim.
Daha sonra yine herkes kendi düşüncelerine daldı. Ben ise rahat durmayıp kardeşime doğru döndüm.
"Durgunsun bugün." Demem ile başını bana çevirdi. "Bir şey mi var, iyi misin?""Yok...Yok iyiyim. Görevi düşünüyordum."
Nedense bana hiç öyle gelmemişti. Şu zamana kadar onu tanımak için elimden gelen her şeyi yapmıştım. Çünkü onu tanımak istiyordum. Duygularını, düşüncelerini, hislerini bilmek istiyordum. Bunları konuşarak değil, gözlerinden anlamak istiyordum. Her abinin yaptığı gibi kardeşim gözlerinden tanımak istiyordum. Ben kardeşimi tanımak istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAVRU VATAN
Teen Fiction"Bu bir aşk meselesi...Vatan Aşkı" Abisinin ölümünün ardından Ankara'ya giden Dicle, iki yıl sonra nihayet babasının yanına, Şırnak-Silopi'ye gider. Tekrar göreve dönmek ona gerçekten iyi gelmiştir. Ancak aile sıcaklığı içeren Kartal Tim'i onun bütü...